Gülümseme
Yazardan;
Sert adımları bastığı zemini adeta titretirken kimsenin o an ondan beklemeyeceği bir şeyi yaptı ve kimseye bakmadan hızla yaklaştığı adamın yüzüne yumruk attı. Adam yüzüne aldığı darbeyle yere düşerken birkaç dişi çıkmış ve ağzı kan dolmuştu.
Adama yumruk atan haein tekrar hamle yapmak istediğinde ise çoktan jeonghan lalisa ve taeyong tarafından tutulmuştu. "Haein yapma dur" gibi bir çok benzer cümleyle geri çekilen haein sadece yerde yatan adamı izliyordu. Öldürecekti. Eğer biraz daha geç gitmiş olsaydı jisooyu öldürecekti. Bu düşünce onu daha da delirtirken onu tutanlardan kendini geriye doğru sertçe çekti ve saçlarını karıştırdı. Kızıl saçlı kadını o halde gördüğünde ruhu varlığını inkar etmiş gibi kalakalmış ve zar zor durumu kavramıştı. "Karakoldayız kendine gel!" diye bağırdı bu sefer taeyong. Anlamıyorlardı. Sadece bir şeyler hissettiği kadın değil yeğeninin bu hayattaki tek tutunduğu dal olan kadın ölebilirdi.
"Ne oluyor burada?" diye elinde poşetlerle karakolun ortasındaki seungcheol'a döndü bakışlar. O an ortamdaki jaehyun onun vereceği tepkiyi tahmin ettiğinden hızla yanına yaklaştı. Rose ve jennie ji wooyla birlikte hastanede diğerleri ise karakoldaydı. Hiçbir şeyden haberi olmayan seungcheol gördüğü kişilerle şaşırmıştı. Zaten ya sigara molası verdiğinde ya da markete gittiğinde hep olaylar oluyordu.
Polisler tarafından tutulup ayağa kaldırılan adamım inlemeleri ortamı dolururken herkes gergindi. "Sakin ol" dedi jaehyun seungcheola. Kaşları çatıldı seungcheolün daha hiçbir şeyden haberi yokken arkadaşı ona sakin olmasını söylüyordu. "Komserim bu adam hastanede bir kadının boğazına yapışmış yetişmeseler öldürecekmiş" diyen polisle seungcheol haein'e döndü. "Yakının mıydı?" jeonghan sıkıntılı bir nefes bıraktı. "Jisooya saldırmış" gözleri açılan seungcheol bir an idrak edemedi. Ardından gözleri ağzının etrafı kan olmuş adamı buldu. Adama yöneldiğinde onu tutmaya çalışan jaehyun'u kolaylıkla iktirirken komiserini yakından tanıyan birkaç polis çoktan adama saldıracağını anlamış ve ağzı kan içinde olan adamın önlerine geçmişlerdi. Seungcheolda deli kuvveti dedikleri şey vardı. Ciddi anlamda öfkelendiğinde fiziksel gücünün karşısında kimse duramazdı.
Fakat o ana kadar, jeonghan ellerini seungcheolün göğsüne bastırıp onu durdururken karşısındaki zayıf adamdan kurtulamayan seungcheol bir anlığına afalladı. Jeonghan resmen bir adım daha atmasına izin vermiyordu. "Mesleğini mi yakacaksın?" diye sorduğunda seungcheolün yüzünden öfke akıyordu. Hareket edemeyeceğini anlayınca bağırmaya başladı. "Seni ilk gördüğüm yerde nefesini keseceğim orospu çocuğu" polisler adamı nezarete götürürlerken tüm karakol bir kargaşa içindeydi. "Yeter!" diye bağırdı jaehyun. Durakladı seungcheol. Jisoonun ailesinden kimsesi yoktu bu hayatta. Kimse. Tek ailesi arkadaşlarıydı. Bunu kendi seungcheola demişti. Tabii sarhoşken demişti. Jisoo gibi birinin bunu ayık dille demesine imkan yoktu. Ailesi olarak jisoonun başına bir şey gelme ihtimali delirtmişti onu. Onunda tek ailesi arkadaşlarıydı çünkü. Onlar sadece birbirlerine sahip anne babasız birkaç yaralı çocuktu. "Jisoo hastanede ne durumda bilmiyoruz ji woo da aynı şekilde ama siz burada kavga etmeye çalışıyorsunuz. Ha çok mu dövmek istiyorsunuz adamı dövün amına koyayım ama şu an sırası değil" jaehyun cümlesini bitirdiğinde haein hızla çıkışa yönelirken lisa, jaehyun ve taeyongta takılmıştı peşine derin bir nefes bıraktı seungcheol ardından karşısındaki adama baktı. "Nasıl olmuş?" dediğinde jeonghan anlatmaya başlamış ardından beraber çıkışa yönelmişlerdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Lost | Kim Jisoo
Fanfiction"Yaşadığım zor şeyleri sırtımda hep bir kambur olarak görürdüm. Canımı yakan, her geçen gün daha da ağırlaşan, nefesimi kesen, adımlarımı yavaşlatan bir kambur. Hayatıma giren iki kişiyle fark ettim gerçeği. Bir kambur olarak gördüğüm acılarım aslın...