6.4

10.1K 1K 626
                                    

Medyadaki şarkıyı dinleyerek bölümü yazdım, isterseniz siz de dinleyerek okuyabilirsiniz. Ayrıca upuzun bir bölüm oldu, bol bol yorumlarınızı bekliyoruum :))

Keyifli okumalar❤

"İster güneş ol yak beni, yağmurum ol ağlat beni, zincirleri yüreğimin artık sende!"

Alina'nın mikrofonla söylediği şarkıya diğerleri eşlik ederken akıp giden rüzgarı hissetmek için elimi camdan dışarı uzattım. Üç günlüğüne hayatın stresinden uzaklaşmak için tatil yapmaya karar vermemizin ardından otelden odalarımızı ayırtmış ve ertesi günü yola çıkmıştık. Normalde kalabalık olduğumuz için ev kiralıyorduk fakat planı biraz geç yaptığımız için kiralık evler tükenmişti. Neyse ki kendimize göre, sahile yakın olan bir otel bulabilmiştik.

"Umut abi ne kadar yolumuz kaldı? Midem ağzıma geldi artık, fenalaşacağım."

Çağla ağlamaklı bir tavırla kafasını Umut ve benim aramdaki boşluktan çıkardığında Umut, göz ucuyla navigasyonu kontrol etti. "On dakikaya oradayız, çok az kaldı."

"Şükürler olsun! Saatlerdir yoldayız sıcaktan bayılmak üzereyim."

"Bir de beni düşün," dedi Buğra. Kafamı çevirip arkaya baktığımda kucağında uyuyan Barkın'ı işaret ettiğini görebiliyordum. "Bu dana horul horul uyuyor kaç saattir."
Birkaç saniye sinirle ikizinin uyuyan görüntüsüne baktıktan sonra çok da sert olmayacak şekilde yanağına vurdu. "Kalk lan!"

"Ne oluyor kardeşim ne bu tantana?"

Barkın yediği darbeyle aniden uyanırken mahur gözlerinle etrafa baktı. "Geldik mi?"

"Geldik geldik, kalk şuradan."

Gözlerini ovarak Buğra'nın yanından kalkıp boş olan Atlas'ın yanına geçti ve kafasını onun omzuna koyup uyumaya devam etti. Onun bu hâline gülerek önüme dönüp yolu izlemeye devam ettim. Bu tatile çok ihtiyacım varmış gibi hissediyordum. Lise boyunca hep üniversite sınavı için çalışmıştım, kendime ayırdığım zaman kısıtlı oluyordu bu yüzden. Şimdi ise sınavı geride bırakmamıza rağmen doğru düzgün tatil yapamamıştık. Bu tatil hepimize çok iyi gelecekti.

Yolu izlemeye daldığım vakitte elimde hissettiğim parmaklarla irkildim. Umut, dizimde duran elimi tutarak dudaklarına götürüp öpmüştü.

"Yoruldun mu?" diye sordum ona doğru dönerek. Saatlerdir yoldaydık ve arabayı çoğunlukla o kullanmıştı. Barkın ve Alina'nın da ehliyeti vardı fakat onlar sürücü koltuğundayken can güvenliğimiz sıfırdı...

"Biraz," dedi başını sallayıp. "Ama geldik zaten."

Dudak bükerek tuttuğu elimi bırakıp yanağını okşadım. Gözleri saniyelik bir biçimde kapanmıştı. Gülümseyerek önüme döndüğüm sırada otelin otoparkına giriyorduk.

"Oh be," dedi Alina. "Kendimizi serin sulara bıraktığımız kısıma geçmek istiyorum artık."

Bunu ben de istiyordum.

Umut, arabayı uygun bir yere parkedip otomatik kapıyı açtığı gibi herkes kendini dışarı atmıştı. Araba herkese yetecek kadar konforlu olmasına rağmen insan bunalıyordu.
Bagajdan eşyalarımızı alıp otelin girişine ilerledik. Okyanus, belindeki şişme simitle bizi rezil etse de bunu umursamamaya çalışıyorduk fakat lobideki insanlar bu kadar kalabalık olmamıza biraz şaşırmış gözüküyorlardı.

Resepsiyonla konuşup odalarımızın kartlarını aldığımızda sol tarafta kalan asansöre ilerlemiştik. Odaları iki kişilik ayırtmıştık ama kimin kiminle kalacağı henüz belirlenmemişti. Asansör odaların olduğu katta durduğunda indik.

Küçük Sevgilim/ TEXTİNGHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin