Medya: Cihan Mürtezaoğlu - Sen Banasın dinleyerek okuyabilirsiniz :)
Bölümün sonuna yazdıklarımı okumayı unutmayın, merak ettiklerinizin cevabını orada bulabilirsiniz.
Yorumlarınızı bekliyorum :)
Son kez, keyifli okumalar❤
Elimde tuttuğum sıcak karton bardağın ısısıyla yüzümü buruşturup masalardan birine koyduğumda yanmaktan son anda kurtulmuştum. Elimi havada sallayıp acısının geçmesini beklediğim sırada çalan telefonumu önlüğümün cebinden çıkardım. Alina arıyordu.
"Efendim gelinlerin en güzeli?" diye neşeyle açtım. Gerçi sabahın köründe, tüm gece nöbete kalmış bir stajyer hekim ne kadar neşeli olabilirdi orası meçhuldu.
"Bu gidişle gelin falan kalmayacak ortada."
Ağlamaklı sesi beni güldürürken kahvemi elime alıp hastanenin merdivenleriden yavaş yavaş çıkmaya başladım. Hastane dün geceye göre fazla sakindi, nöbet değişimi yapan hemşirelerin haricinde birkaç hasta vardı sadece.
"Yine ne oldu?" diye sordum. Alina ve Atlas'ın geçen ay olan büyük nişanından sonra hayatlarında hiçbir şey yolunda gitmiyor desek yeriydi. Nişanın sonuna doğru halay başı olan Alina'nın ayağını burkması üzerine onu gelin odasına kadar taşımak zorunda kalan Atlas belini sakatlamıştı. Sakatlamasa daha çok şaşırırdım çünkü Alina'nın dirseklerine kadar bilezik dolu kolları, boynundaki altınlar ve üzerinde zar zor taşıdığı nişanlığı onu olduğundan daha da ağır yapmıştı. Geceyi hastanede bitirmemiz biraz moral bozsa da ikiside de kötü bir şey olmaması bizi rahatlatmıştı.
"Sevgili kayınvalidem bana bir gelinlik seçmiş," diye anlatmaya başladığında biraz uzanma ümidiyle dinlenme odasına girdim. Dolu olduğunu gördüğümde ağlamaklı yüz ifademle arkamı dönüp odadan çıktım. Geceden beri kıçımın üstüne oturmamıştım!
"Bekle kızları da ekleyeceğim. Duymaları lazım." Birkaç saniyenin ardından Çağla, Elçin ve Asena'yı aramaya eklemişti.
"Saat sabahın altısı ya!" diye isyanına başladı Çağla. "Güzel uykumdan niye uyandırıyorsun beni?"
Keşke benim de güzel bir uykum olabilseydi...
"Bir zahmet güzel uykundan uyanıp düğün telaşında olan kardeşine moral verebilir misin?"
Çağla ofladı. "Sikeceğim düğününü artık."
Kendimizi tutamayıp gülmeye başladığımızda Alina, "Öyle bir ihtimalim olsa senden önce ben yapardım." dedi.
"Yine ne oldu yaa? Ben artık başka bir aksiliği kaldırabileceğimi zannetmiyorum." dedi Elçin. Sesi dinç gelmişti, sınav haftasında olduğu için yüksek ihtimal ders çalışıyordu.
"Neler olmadı ki? Kayınvalidem benim için bir gelinlik seçmiş, görmeniz lazım." dedi sinirle. "Altın sarısı gelinlik olur mu Allah aşkına bana bir söyleyin."
"Gerçek altın mı yoksa altın kelimesini benzetme olarak mı kullandın?"
Alina, Asena'nın sorduğu soruya neredeyse çığlık atarcasına "Gerçek altın!" dediğinde gözlerim bir saliseliğine yuvalarından çıkacak gibi oldu. Gerçek altın gelinlik mi demişti o?
"Buna itiraz edecek kişi malın önde gidenidir." dedi Çağla. Altın gelinlik lafını duyduğundan beri sesi uykulu gelmiyordu. "Def ol git beğendiğini söyle, alsınlar onu."
Asena oflayarak, "Alina lütfen gelinliği kabul et, yoksa sana giydirmezse bana giydirir o gelinliği."
dediğinle Elçin'le beraber gülmüştük. Alina ve Asena elti sayılıyorlardı, bu yüzden kayınvalideleri Yasemin Hanım birinde yapamadığı şeyleri diğerinde yapabilirdi.