Medyadaki şarkı bölümle alakalı ve bence aşırı derecede Deren'i anlatıyor :")
Keyifli okumalar❤
Saatlerdir oturduğum sandalye sırtımı ağrıtmaya başlarken ellerimi belime yerleştirip geriye doğru gerindim. Daha geniş alanda ders çalışmak için salona geldiğimde hava daha aydınlıktı ve şu an gece olmuştu. Saate bakmak için elimi telefonuma götürüp ekranını açtım.
10 Eylül, 23.56
Buruk bir gülümseme dudaklarımda peyda oldu. Yaklaşık dört dakika sonra yılın en buruk hissettiğim, en eksik ve en yalnız hissettiğim gününe girecektik. Bundan on sekiz yıl önce, on bir Eylül, saat on ikiyi çeyrek geçe ben doğmuştum ve annem ölmüştü. Dört dakika sonra on sekiz yaşına basmış olacaktım, şu ana kadar hiçbir doğum günümü kutlamamıştım. Annemin öldüğü günde pasta üfleyip kutlama yapmak bana her zaman anneme saygısızlık gibi geliyordu. O yüzden doğum günlerimi hiçbir zaman doğum günü gibi değil, hep ölüm günü gibi geçirmiştim. Genelde o günler babamla annemin mezarına gider ve vaktimizin çoğunu orada geçirirdik. Ama bu doğum günüm öyle olmayacaktı sanırım. Babam işi dolayısıyla İnci ablayla birlikte iki gün şehir dışında olacaktı. Doğrusunu söylemek gerekirse bu benim işime gelirdi. Babamın yanında rahat ağlayamıyordum çünkü.
Bu kadar ders çalışmanın yeterli olacağı kanısına vararak kitaplarımı düzgünce toparlayıp masayı sildim.
"Ben yatıyorum, iyi geceler."
Elinde telefonuyla mutfaktan çıkan Elçin'e doğru konuşup kucağımdaki bir yığın kitapla merdivenlere ilerledim.
"Saat daha erken hemen uyuyacak mısın?"
Telaşla konuştuğunda duraksayıp ona döndüm. Tüm gün benden gizli telefonda biriyleriyle görüşmüştü. Bana doğum günü sürprizi hazırladıklarının ne yazık ki farkına çoktan varmıştım.
"Elçin," dedim gülümseyerek. "Teşekkür ederim ama bu kadar uğraşmanıza hiç gerek yok. Biliyorsunuz zaten, doğum günü kutlamayı sevmiyorum."
Elçin başta şaşırsa da mükemmel rol yeteneğini konuşturarak "Ne uğraşması?" dediğinde istemsizce güldüm ve merdivenlerden çıkmaya devam ettim.
"Ben yatıyorum uyku saatim geldi."
Cümlem saçma olsa da doğruydu. Hayatımdaki her şey gibi uyku saatlerim de planlıydı..
Elçin'den ses çıkmadığında odama girip kapıyı örttüm ve kucağımdaki kitapları çalışma masamın üzerine koydum. Ardından yorgunlukla yatağa uzanmıştım.
Tüm gün kafam dağılsın diye ders çalışmıştım ama aklımdan bir saniye olsun çıkmıyordu. Küçüklüğümden beri her doğum günümde Umut elinden geldiğince yanımda olmaya çalışırdı ve onun varlığı beni biraz olsun iyi hissettirirdi. Şimdi ise ne Umut buradaydı, ne babam ne de annem buradaydı.
Gözyaşlarım çoktan yastığımı ıslatmaya başlarken kapının açılma sesi kulaklarıma ulaşmıştı.
"Uyuyacağım Elçin," dedim ona bakmadan yorganıma iyice sarılarak.
"Beraber uyuyalım o zaman?"
Duyduğum sese inanamayarak arkamı döndüğümde gördüğüm kişiyle şok olmuştum.
"Sen?" dedim ne diyeceğimi bilemeyerek. Gülerek kollarını iki yana açtı. "Sevgilimiz için askerden geliyoruz, bir sarılma bile yok. Ayıp vallahi."
Kendime gelmem saniyeler alırken yorganı üzerimden fırlatıp koşarak kucağına atladım.
"Ne zaman geldin? Niye bana haber vermedin? Bitmesine daha zaman vardı?"