Keyifli okumalar❤
"Fenalaşıyorum ben."
Başımı elime yaslayıp babaannemin söylenmelerine karşılık yaptığı alakasız hareketleri bezgin bir tavırla izlemeye devam ettim. Kadın bir yandan söyleniyor, diğer yandan fırından çıkardığı böreğin üzerini örtüyordu. Babaannem, Tıp fakültesi olarak incelemek için can atacağımız türden bir vakaydı.
"Niye kimse bir şey demiyor? Fenalaşıyorum diyorum!"
"Anne," dedi babam oflayarak. "Fenalaşan insan bir tepsi börek yapabilir mi Allah aşkına? Yalan söylüyorsun bari onu destekleyen şeyler yap."
Babaannem elindeki el bezini tezgahın üstüne fırlatıp kaşlarını çatarak babama baktı. "Yalan mı söylüyorum?"
"Söylemiyorsun anne, tamam." dedi babam daha fazla uzatmayarak. Çünkü babaannemle laf dalaşına giren kimse oradan sağ çıkamıyordu, o da bunun bilincindeydi.
"Ölç bakayım benim tansiyonumu."
Babaannem yanıma oturup kolunu bana uzattığında oflayarak göz devirdim. Sabahtan beri bana olmayan tansiyonunu ölçtürüyordu ve her zaman normal çıkıyordu.
"Niye anlamıyorsunuz sevgili ailem, kimse tansiyon hastası değil."
"Değilsek de olmuşuzdur kesin." dedi söylene söylene. Uzatmayıp masanın üzerinde duran kadim dostum tansiyon aletini alıp babaannemin koluna bağladım. Tansiyonu yarım saat öncekine göre biraz yüksek çıkmıştı.
"Nasıl yaptın bunu?" diye sordum gözlerimi kısarak. Babaannem zaferle gülümsedi. "Ben size dedim iyi değilim diye." Bu kadın hastalık hastası olmalıydı.
Topuklu ayakkabılarının sesi mutfağın dışından duyulan Berna heyecanlı yüz ifadesiyle mutfağa girdiğinde gözlerimiz onu buldu. Ellerini mini elbisesinin eteklerine koyup etrafında bir tur döndü. "Nasıl olmuşum?"
"Harika olmuşsun." dedim gülümseyerek. Platin olan rengini hafif kolaylaştırıp ense kısmını griye boyattığı sarı saçlarını at kuyruğu yapmış ve üzerine lila rengi, etekleri pileli olan bir elbise giymişti. Zaten güzel bir kadındı, daha da güzel olmuştu.
Babaannem yüzünü buruşturup onu inceledi. "Elbisenin daha kısası yok muydu?"
Normalde kıyafetlerine asla karışmamasına rağmen bugün tüm çirkefliğini yapmak için böyle demişti. Berna kocaman gülümsedi.
"Bulsaydım giyerdim ama yoktu anneciğim."
Babaannem göz devirip ayağa kalktı ve ocaktaki yaprak sarmaları kontrol etti. İtalyan damadına karşı ön yargılıydı ama anadolu kadını tarafı ağır bastığı için yoldan gelen insanları da aç bırakmak istemiyordu.
Berna mutfak tezgahına yaklaşıp dumanı üzerinde tüten böreğin kokusunu içine çekti ve sırıttı.
"Aman da aman damadına börek de yaparmış. Sen de seviyorsun işte, inkar etme."
"Ne seveceğim be?" dedi babaannem. "Damat falan sevmem ben."
"Ne tesadüf ben de sevmem."
Babam, gözlerini üzerimden çekmeyen Umut'a bakarak memnuniyetsizce konuştuğunda Umut girmiş olduğu transtan çıkıp babama baktı. Daha sonra gözlerini yerdeki halının desenlerine dikti. Onun bu tatlı hâlina güldüm.
"Merak etmeyin," dedi Berna. Umut, ben ve Elçin'e bakıp güldü. "Ben bu tabuyu yıkacağım. O iş bende."
Babam omuz silkip ayağa kalktı ve dolaptan bardak çıkardı. "Benim tabumun yıkılmasına gerek yok çünkü benim kızlarım bana damat falan getirmeyecek."