Merhaba arkadaşlar yeni bölümle karşınızdayım keyifli okumalar.
________________Sevdiğiniz birini yıllar sonra karşınızda gördüğünüzde, kaybettiğiniz ve üzerine uzun süre ağladığınız sizin için önemli olan bir eşyayı bulmuş gibi oluyordunuz bu hissin adını bilmiyorum açıkladım işte sizde bu olay nasıl hisleri uyandırıyorsa bana da öyle oldu...
(Esmeeeer) diye bağırıyordu iç sesim o buradaydı ve ben yanlış görmemiştim.
Elinde bir kaç kağıtla öğretmenimizin masasına doğru bir kaç adım attı yazın en sıcak günlerinden biri olmasına rağmen tamamen siyah giyinmişti en sevdiği renk olduğundan olsa gerek tamam kabul yakışıyordu ona bu renk ama bu kadar kasvete ne gerek vardı anlamıyorum.
O, hocayla bir şeyler konuşurken ben tüm dikkatimi ona vermiştim belki bir sıra daha önde olsam söylediklerini bile harfi harfine duyabilirdim.
Aynı şekilde sınıftakilerin meraklı bakışları da onun etrafını sarmış durumdaydı 'bu çocuğu daha önce okulda görmedim sen gördün mü - yoo ben de görmedim kim acaba' nedense bu konuşmalardan rahatsız olmuştum bu kadar ilgi çekmesi sinirlerimi bozmuştu.
Hoca ile olan konuşmasından sonra hocanın söylediği cümleyi onaylarken bir andan da kafasını yukarı aşağı sallıyordu.
O geldiği an bir his sarmıştı bedenimi ama şimdi sınıftan çıkmak üzereyken yavaş yavaş terk ediyordu bedenimi ellerimle tutabilsem eğer hemen yakalardım gitmesine izin vermezdim mükemmel bir histi ama şimdi gidiyordu işte.
Kapının kolunu tuttuğu an sanki burada olduğumu fark etmiş gibi bana döndü bakışları tüm sınıf bize bakıyordu ama bunun farkında değildim sonra bir şey söylemedi sadece kapıyı açıp sınıfı terk etti.
Hoca dersi anlatmaya başladı elimdeki kalemle deftere bir şeyler karalamaya devam etttim tabi hocayı da dinliyordum sonra bana bir soru sordu cevabını tam olarak veremedim ama hocaya makul gelmiş olacaktı ki eksik verdiğim cevabımı tamamlayıp bana gülümseyerek dersi anlatmaya devam etti.
Çalan zilin sesini duyduğum an derin bir oh çektim sonra kafamı masama gömdüm
Sınıftan bir kaç arkadaşımız hocanın peşinden gittiler.
Çiçek hemen gelip yanıma oturdu ve "kimdi o çocuk" dedi. Ben de anlamamış gibi cevap verdim "hangi çocuk" offf diye bir ses çıkardı ve "dersin başında sınıfa elinde birkaç kağıtla girip hocayla bir şeyler konuştuktan sonra tam sınıftan çıkacakken sana beş saniyeden fazla bakan ÇOCUK" dedi ve hemen sonra derin bir oh çekti.
"illa anlattıracaktın yani değil mi tam olarak anlatmazsam hala salağa yatacaktın son kelimeye kadar zorlardın eminim hatta şimdi bile zorlayabilirsin eksik anlattığım bir yer var mı Eda hanım" dedi.
Ona baktım ve kapana sıkılmışçasına "hayır eksik anlattığın bir yer yok sadece eski bir arkadaşım" deyip kısa kesmeyi umuyordum ki hanımefendileri izin vermedi
"Sadece eski bir arkadaş öyle mi sen öyle sanabilirsin ama sana söyleyeyim canım arkadaşım dışarıdan bakınca hiç de öyle sadece eski bir arkadaş gibi gözükmüyor resmen tüm sınıfın dikkatini çekti sana olan bakışları üstelik beş saniyeden fazla baktı haberin olsun" dedi.
Ben de çok sinirli bir ses tonuyla "öyle mi? Peki ne gibi duruyor söylesenize madem öyle gözükmüyor nasıl göründüğünü merak ettim açıkçası."dedim sona doğru ses tonum daha bir yükselmişti.
"Kusura bakma ama.. bu çocuk sana.." dedi ve attığım sinirli bakışla sesini kesti.
Açıklama yapmak zorunda hissediyordum ve yaptım "saçmalama sadece 8 yıllık arkadaşlarımdan biri işte uzun uzun bakmaya gelirsek de selam vereyim mi vermeyeyim mi diye düşünmüştür çekingen arkadaşımız!" İşte şimdi Çiçek'i haklı çıkarabilecek bir şey söylemiştim😣
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Buzul Kalp - AURORA:1
JugendliteraturEğer hayat bir oyun kuruyorsa ve önüne kurallar koyuyorsa bu hile yapamayacağın anlamına gelmez oyunu hiç bir zaman kuralına göre oynamak zorunda değilsin kuralına göre oynayan başarır diye bir kural yoktur . Kopya çekmeyen herkes başarıya ulaşsaydı...