Karakterlerimiz birbirleriyle iletişime geçmeye başladı yeni karakterimiz de bu bölüm uzaktan da olsa onlarla iletişime geçecek onu da tanımış olacağız az çok.
Benim heyecanım da artık kendini ilk kitap heyecanından karakterlerin arasındaki iletişime olan meraka döndü.
Ben de henüz neler olacağını kestiremiyorum, biraz doğaçlama gidiyorum.
Kendimi de bir okuyucu olarak görüyorum ve ben okuyucu olsam ne olmasını isterdim diye düşünüp ona göre yazıyorum.
Daha keyifli bir hale getirebilmek için.
Lafı daha fazla uzatmadan sizi Edayla baş başa bırakıyorum..
___________________
Aramızdaki sessizliği bölen şey kapı tıklaması oldu.Elimde daha yarısına kadar içmediğim kahveyle birlikte kapıya doğru yürüdüm ve kapıyı açtım.
Tuğkan'ın geldiğini tahmin etmiştim ve haklı da çıkmıştım.
"Nasılsın prenses" dedi sağ elindeki üzeri örtülü şeyden dolayı olsa gerek sadece sol elini boynuma dolarken.
"İyiyim." dedim küçük bir sevinçle. "Sen?" diye sordum yüzümdeki gülümsemeyi silmeden. İçeriye doğru yürürken belimden hafifçe tutuyordu.
Bu görüntü karşısında şok olan Mete dut yemiş bülbüle döndü.
Elindeki büyük ve üstü örtülmüş şeyi kastederek ve sandığım şey olmasını umarak, "o ne?" diye sordum.
"Sürpriz," dedi gayet normal bir şekilde. "bugün seninle birlikte eve giderken dükkanda verecektim ama.." dedi ve sonra devam etmedi çünkü devamını hepimiz az çok biliyorduk birisi yanlış bilse de.
Elinde tuttuğu şeyi bana uzatırken hızlı bir hareketle diğer elini cebindeki telefonuna uzatıp aldı.
Elimde tuttuğum şeyin artık ne olduğunu biraz anlamış gibiydim zaten bu konu hakkında fikirlerim de vardı.
Yere koydum ve dizlerimin üstünde oturdum.
Üstündeki örtüyü kaldırdığım an kocaman bir sevinç çığlığı attım.
Bir ev şeklinde olan; siyah olacak şekilde boyanmış bir kafesin içinde küçük bir nar bülbülü vardı.
Boynunun turunculuğu, tombul ama küçük gövdesi yetmiyormuş gibi onu daha tatlı yapıyordu. Mükemmel bir şekilde yaratılmış bu hayvan en sevdiğim hayvanlardandı.
Ve en yakın arkadaşım tabi ki de bu hayvanı ne kadar çok sevdiğimi biliyordu.
"Nereden buldun bunu?" diye sordum yüzümdeki gülümsemeye bir de minnet ekleyip ona bakarak.
"Geçen hafta sonu Maraş'a gittik ya orada dağın oraya yürüyüşe gittik yerde duruyordu. Acaba bir sıkıntısı mı var diye baktık, bacağı yaralanmıştı. Biz de aldık orada iyileşmedi bir türlü. İstanbula gelirken de getirmek zorunda kaldık." Bölmeden bitirmesini bekliyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Buzul Kalp - AURORA:1
Ficção AdolescenteEğer hayat bir oyun kuruyorsa ve önüne kurallar koyuyorsa bu hile yapamayacağın anlamına gelmez oyunu hiç bir zaman kuralına göre oynamak zorunda değilsin kuralına göre oynayan başarır diye bir kural yoktur . Kopya çekmeyen herkes başarıya ulaşsaydı...