Üç gün üç bölümün 200 okunma için olan kısmı bitti.
Dün elektrikler gittiği için bölüm atamadım daha doğrusu yazamadım bile çünkü şarjım yoktu.
Geç bir saatte yazmaya başladım yani tarih olarak gün çoktan bitmişti.
Ara vermiş olduk biz de bir günlüğüne hem iyi zamanımıza denk geldi ilk kısım bitmişti neyse ki.
Şimdi ise 300 okunma için olan üç gün üç bölüm kısmına geldik.
Biliyorsunuz ki verdiğim sözü tutacağım inşaAllah üç gün üç bölümü kesintisiz yükleyeceğim..
İlk bölümle başlayalım o zaman.
Özlemişsinizdir onları yani en azından ben özledim lafı uzatmayalım.
________________Mete elini yıkayıp bir dakika içinde yanımızda olmuştu bile.
Tuğkan da Mete'nin neden elini yıkamış olduğunu anlamış olsa gerek "şu ilaçlara falan dokunduk ya ben de bir elimi yıkayıp geleyim siz de yemeğin yanında ne isteyeceğinize karar verirsiniz o sırada." dedi Tuğkan lavabonun yolunu almadan önce.
Biz Çiçek ile ne içeceğimize karar vermiştik. Mete ve ardından da Tuğkan içeri girdiler.
"Eee karar verdiniz mi içeceklere?" diye sordu Tuğkan.
İşaret parmağını bana doğrultup "ne istersiniz hanımefendi?" diye nazikçe sordu bana.
"Ayran olsun beyefendiciğim." dedim Tuğkan'a başımı hafifçe eğip küçük oyununa eşlik ederek.
Mete'nin delici bakışları ikimizin üzerinde bir süre gezindi. Onu görmemiş gibi yapıp Tuğkanla birlikte ben de Çiçek'e yöneldim.
"Güzelim. Şalgam kalmamış. Bugün dükkandakiler söyledi. Başka yerden buldurayım mı?" diye sordu Çiçek'e özel gülüşünü bahşederken.
"Teşekkür ederim. Ama gerek yok biz de zaten ayran içeriz diye düşünmüştük." dedi Tuğkan'ın kendisine gülümsemesi ile yüzü kızarsa da düz bir şekilde konuşarak. Anlaşılan Tuğkan'a olan kızgınlığı hala geçememişti. Çiçek'in bu hareketi ile Tuğkan'ın yüzündeki gülümseme silinmişti.
Mete'ye döndü ve ona da sordu. "Sen ne alıyorsan ben de ondan alırım abi." dedi Tuğkan'a. Ne ara bu kadar kaynaşmışlardı bunlar.
"Ben de ayran isteyeceğim abi son kararın mı?" diye sordu Mete'ye.
"Uyar." dedi Mete ona.
"Tamamdır gençler başka bir arzunuz varsa.." diye soru sorar gibi ellerini iki yanında olmak üzere bize doğru açtı.
Herkes "yok, teşekkür ederiz" gibi cümleler kurunca o da "tamamdır o zaman ben siparişleri veriyorum." dedi.
**
Yemekler gelmişti ve bizim unuttuğumuz bir şey vardı daha doğrusu Mete'nin. O; soğanlı döner, tantuni vs. sevmezdi. Yani daha doğrusu çiğ soğan sevmezdi.Partiden olsa gerek büyük yemek masası salonun merdivenlerin alt kısmına denk gelen bir köşesine koyulmuştu.
Yemekleri oraya koymuş biz de sandalyelere yerleşmiştik. İtiraf ediyorum Esmerin yanına bilerek oturmuştum. Kendisi de buna şaşırmamış değildi. Ama bir sorun neden. Eğer o soğanları yerse hastanelik olma ihtimali bile var. Ayıklamazsam da ayıklamaz paşamız.
Tuğkan ve Çiçek de karşımıza yan yana oturuyorlardı. Tam karşımda duran Tuğkanla Çiçek'e baktım da çok yakışıyorlardı. Dış görünüşte bu kadar büyük zıtlıkları olan iki insanın aynı zamanda bu kadar uyum sağlaması mümkün olabilir miydi diye geçirdim içimden.
Sonra Çiçek'in yeşil Tuğkan'ın ela gözlerine baktım tamam buradan anlatınca çok zıt renkler gibi durmuyorlardı ama tonlarını görebilseniz benimle aynı fikirde olacağınıza emindim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Buzul Kalp - AURORA:1
Teen FictionEğer hayat bir oyun kuruyorsa ve önüne kurallar koyuyorsa bu hile yapamayacağın anlamına gelmez oyunu hiç bir zaman kuralına göre oynamak zorunda değilsin kuralına göre oynayan başarır diye bir kural yoktur . Kopya çekmeyen herkes başarıya ulaşsaydı...