52

3.2K 391 81
                                    

Şu şeylerden bir gün ben de alacağım valla herkes de var kskekek ama tercihimiz tabii kii Harry Potter ;)

"Anne dur çekiştirme, bak vallaha diyorum. Biraz beklesek?"

Annem sıkıntıyla nefesini üfleyip başını iki yana salladığında kızlar başıma eşarp örtüp arkamdan ittirmeye başladılar.

Bense onlara laf anlatmaya çalışıyordum. Çünkü bu titreyen ellerime bakacak olursak heyecandan bayılmam an meselesiydi.

Cidden.

"Saçmalama Ecmel, imam geldi diyorum anlamıyor musun? Herkes içeride bekliyor, yürü haydi."

"Ya ama bak bir beş dakika bari beklesek? Afff, ben geri dönüyorum."

Arkama dönüp odama gidecekken ikisi de kollarımdan tutup çekiştirmeye devam ettiler. Zaten sonrasında da kapı açılıp kapanmış kendimi salonda bulmuştum.

Gözlerim Doruğu bulduğunda başını öne eğmiş elleriyle oynadığını gördüm.

Eh, en azından benimle aynı şeyleri hisseden biri varmış.

Kızlar beni ittirmeyi bırakmış annemle koltuklardan birine oturduklarında dudağımı kemirmeye başlamıştım. Salonun ortasında öylece dikiliyordum.

Ben cidden bunları yaşıyor muydum?

İmam dahil herkes birden bana bakınca aceleyle ilerleyip Doruğun yanındaki mindere oturdum. Gözlerimi halıya dikmiş muhtemelen de dudaklarımı delik deşik etmiştim.

İmam bir şeyler söylüyordu ama sanki kulaklarım uğulduyordu.

Bir gün biri gelip heyecandan titreyip ne yapacağımı bilemeyeceğimi söyleseydi ona muhtemelen ne saçmalıyorsun der göz devirirdim ama halime bakılınca pek de öyle gözükmüyordu.

Doruk ne haldeydi acaba?

Başımı hafifçe ona çevirdiğimde 32 farzı saydığını gördüm. Hem de hiç zorlanmadan! Sonra buna sebep olanın ben olduğumu hatırlayıp gülümsedim.

Eşimi kendime hazırlamışım meğer...

Eşim... Doruk benim eşim olacak... Bayılsam garip kaçar mıydı?

Hocanın bana döndüğünü fark edip hızla başımı önüme çevirdim. Cevaplarımı karıştırmamaya özen göstererek hızla verdim.

Cidden ezbere bildiğim hatta adımdan daha çok bildiğim 32 farzı karıştırsaydım asıl rezillik bu olurdu!

Gözlerim yine Doruğa kaydığında yerinde kıpırdandığını fark ettim. Elindeki klavyeye bir şeyler yazıyordu.

Hoca ne ara soru sormuştu?

"Kabul ettim."

Kabul edilen kişi bendim. Bir dakika sanırım kalbim duracak. Az sonra Doruk benim helalim olacaktı değil mi?

Hoca aynı soruyu iki kez daha sorup bu sefer bana döndüğünde sakin olmak için derin nefesler alıp verdim. Sadece soruya cevap verecektim.

Galiba sakinim.

"Kemal kızı Ecmel, Musa oğlu Doruğu eş olarak kabul ettin mi?"

Sakin değilmişim.

"Kabul ettim."

Hoca iki kez daha sorduğu sıra muhtemelen donup kalmıştım. Az önce girdiğim odadan evli biri olarak çıkacaktım. Evli biri.

Doruk ile evli biri...

Hoca ayağa kalktığında nikahın bittiğini yeni fark etmiştim. Cidden kafam hiç burada değildi. Tabi hocanın ardından en son çıkan ikizlerin sırıtan suratlarıyla odada tek ikimizin kaldığını fark ettim.

Sadece biz kalmıştık!

Elimi nereye koyacağımı bilemeyerek yanıma attığımda elim sıcak bir şeye denk geldi. Baya sıcak bir şeye.

Doruğun eline!

Elimi kendime doğru çekeceğim sıra Doruk diğer elini elimin üzerine koymuştu. Yaşadığım şaşkınlıkla ona döndüğümde onun da bana dönük olduğunu gördüm. Tam gözlerimin içine bakıyordu.

Gözlerimi çekmek istiyordum ama bakışlarının yoğunluğundan çekemiyordum da. Sanırım gözlerim artık helaline baktığını anlamıştı ki kaçmıyordu.

Helalimdi.

Gece bunu içimden tekrarlayıp yastıkla bir çığlık tablosu ortaya çıkaracağımdan emin olduğum kadar başka hiçbir şeyden emin olmamıştım sanırım.

Gözlerinin yeşil harelerine dalmışken birden bana yaklaşan yüzüyle gözlerimi elime indirip ayaklarımda bir şey varmış gibi onlarla ilgilenmeye başladım. Aklımda ise tek bir şey vardı;

Ben bu odadan halen neden çıkmamıştım!

Eteğim havaya kalkmış gibi eteğimi elimle aşağı çekiştirirken çenemde bir el hissetmemle gözlerimi yumup ona döndüm.

Bu odadan çıkmalıydım, hem de derhal.

Gözleri bendeydi ama benim gözlerim odanın her yerindeydi. Biz bu oturma takımını ne zaman aldık acaba? Baya hoşmuş yani, ayakları falan böyle kıvrımlı da. Allah Allah, pahalıya mı aldık ki?

Ne saçmalıyorum ben, çık Ecmel bu odadan çık!

Hareketlendiğimi anlayan Doruk klavyesine yönelmişti yine.

"Bana bakar mısın Ecmel?"

Allah'ım sanki sesini duyuyormuşum da böyle yumuşak yumuşak soruyormuş gibi hissetmem normal mi? Ki bence asla değil.

Bakırköy yolunun gözükmesine son dakikalar...

Başımı kendine çevirip gözlerime baktığında yüzünde muzip bir gülümseme oluşmuştu. Gülümsemesine sorar gözlerle baktığımı anlayınca gülümsemesi büyüdü.

"Geçen konuşmamızda dediğimi hatırlıyor musun? Hani helalim olunca yapmak istediğim bir şey vardı. Bence artık onu yapabilirim."

Ben çatık kaşlarımla yüzüne bakmaya devam ederken birden bana yaklaşıp yanağıma kısacık bir öpücük bıraktı.

Tarih 18 Temmuz, Ecmel'in kalbinin işini bırakıp tatile çıktığı o gün...

Kesssstiiikk! Bölüm hakkındaki düşünceler?

Ayayayya çok minnoş bir bölüm oldu he, bayılmış olabilirim msmsjskke

Ecmel utangaç olursa part 1 = Ecmel'in kalbi görevinden ayrıldı dmmsks kendimi şu dizilerin saçma salak başlık koyan admini gibi hissettim bi an

Kitabı hemen bitirmek istiyorum çünkü final için heyecablıyım ama daha yazılacak çok sahne var :')

Ha bir de Retweet finaline girmişken yeni kurgu için texting mi olsa kısa hikaye mi derkeeennn sonunda karar verdiiiim! Kısa hikaye olacak aralarda da text bölümleri kararsız biri olarak karar vermiş olmam büyük olay arkadaşlarım şok smsnksj

O zamannnn Allah'a emanet olun! Sevgilerimle :)

Not: Akşam bir bölüm daha gelecek ;)

Retweet | Texting ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin