Günlerdir ormanın derinliklerinde ilerliyorlardı. Nora artık zaman kavramını kaybetmişti çünkü güneş ışınlarını daha da sıklaşan ağaç dalları arasından görmek neredeyse imkânsızdı. Ormanın loş ışığı ve ateş böceklerinin Nora'ya yol göstermek için yaydığı ışık haricindeki tek ışıltı onun gözlerindeki parıltıydı.
Sesle anlaşmaya varmalarından bu yana bedeni biraz iyileşmeye başlamıştı. Hâlâ fiziksel anlamda onu karşısına alamamış olsa da Ses'in orada olduğunu ve onu koruduğunu biliyordu. Gece uyurken yanına bıraktığı yemişler ve tenine sürdüğü ezilmiş otlar sayesinde hiçbir şeyi kalmamıştı.
Ormanın ortasından akan bir nehir vardı. Onu takip ettiklerini biliyordu. Nehrin sesini hep duyabiliyordu. Ormanda ilerledikçe artan nem yüzünden Nora gittikçe bitkin hissediyordu. Nefes alışverişleri düzensizleşmişti. Susamıştı ve dinlenmesi gerekiyordu.
"Dinlenmem gerekiyor," diye seslendi boşluğa doğru.
"Daha yolun başındayız. Yürümeye devam et," dedi Ses.
"Seninle tartışmak öylesine zor ki!" diye yakınmaya başladı Nora. Gerçekten yorulmuştu ve bacakları onu daha fazla taşıyamayacak gibiydi. Bu yüzden olması gerekenden daha huysuz davranıyordu.
"Bana ne adını söylüyorsun ne de karşıma çıkıp, 'Ben buyum!' diyorsun." Nora kollarını havaya kaldırıp isyan edercesine bağırdı. "Benimle anlaşma yaparken hiçbir sorun yok ama nereye gittiğimiz hakkında benimle hiçbir şey paylaşmıyorsun. Soru sorduğumda kaçamak cevaplar veriyorsun. Madem birbirimize yardım edecek işlere giriştik neden beni dinlemiyorsun?"
Birden bire patlamıştı ve şimdi de nefes nefeseydi. Saçları, üzerindeki kıyafetlerinden sonra kaşındıran ikinci şeydi ve bu kadar enerji harcamasından sonra delicesine kaşınıyordu. Saçlarının arasında bir böcek kolonisi yaşıyor olmalıydı. Ama içinde olduğu durum düşünülürse bir öfke patlamasından sonra uyuz olmuş gibi kaşınmak pek de iyi görünmüyordu.
Ses derin bir iç çekti. Hayal kırıklığını duyabiliyordu.
"Dur o zaman," dedi.
Nora sinirden titreyen vücuduyla en yakın ağaç gövdesine dayandı ve yavaşça yere çöktü. Uzun bir süre ne Ses ne de Nora konuştu. Daha sonra Ses, ormanın karanlığında sarı gözlerini Nora'ya sabitledi.
"Sana adımı kibirli olduğum için söylemiyor değilim, bir adım yok," dedi Ses. Nora'yı sakinleştirmeye çalışır gibi nazik bir şekilde konuşuyordu. "Ama eskiden biri bana Eris diye seslenmişti. Sen de istiyorsan bana öyle seslenebilirsin. Beni görmene gelince..." dedi ve karanlıkta sarı göz küreleri şiddetli bir şekilde parlamaya başladı.
"Varlığımın sana güven vereceği kadar gözünün önündeyim. Birçok insandan fazlasına sahipsin. Soruların çok hesaplı ve o yüzden onları her seferinde cevaplamak işime gelmiyor," dedi ve sustu.
Nora kirli ellerini yüzüne sürmek istemiyordu ama kendine gelmek için burun kemerini sıkıp derin bir nefes aldı. "Peki nereye gidiyoruz?" diye sordu.
"Nereye gittiğimizi başından söylemiştim, benim olan bir şeyi almaya gidiyoruz."
"Senin olan o şey nerede?" diye üsteledi.
Nora, Eris'in kaşlarını kaldırdığını hayalinde canlandırmıştı. Sesi kafası karışmış birininki gibi çıkıyordu.
"Ormanı benim kadar bilmediğini sanıyordum?" dedi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Vahşi Şeyler ✔
Mystery / ThrillerAerobon Savaşları'ndan sonra belirli bir grup insanda çevresine üstünlük sağlayacak "etki" adı verilen bir yetenek görülmeye başlamıştı. Bu "etki"ye sahip kişiler diğerlerine üstünlük kurdukları için onlara Baskın adı verildi. Baskınların etkisi he...