Bölüm 8

116 48 33
                                    

Hepimiz yarını görmek için yaşamıyor muyuz? Yarının ne getireceğini bilmediğimiz halde elde kalan umutlarımızı ceplerimize sıkıştırıp, ellerimizi yumruk yapıyoruz ve ilerlemeye çalışıyoruz. Adımlarımız ne kadar yavaş olursa olsun, önümüzü göremesek de dişimizi sıkıp devam etmiyor muyuz?

Bir şeyler hayal ediyorum yarınım için. Ama sen de yanımda ol istiyorum.

İnsanlar kendilerini aptal şeyler için feda ediyorlardı. Birkaç yıl sonra unutulacak şeyler... Yaşamaya başladıktan kısa bir süre sonra farkına varılan benlikleriyle ve bir o kadar kısa bir süre sonra sonlanacak ömürlerine anlam katmak için amansızca çabalıyorlardı. Nora'nın Eris'e kendileri hakkında nasıl düşündüğünü sorduğunda aldığı cevap buydu. Boşa çabalayan canlılar.

Nora kendi varlığını düşündü. Ben ne için yaşıyorum, diye düşündüğünde tek bir cevap üzerinde karar kılamıyordu. Hayatı için birçok planı vardı. Şimdilik hayatta kalıp bu ormandan çıkmak ve Laqe'ye neler yapabileceğini göstermek istiyordu. Mağaranın kapısında şakaklarında biriken ter damlaları birer birer çenesine doğru süzülmeye başladı.

Arkasında duran askerler eşyalarını ve silahlarını kontrol ediyordu. Her biri öylesine sessizdi ki Nora bir an yalnız olduğunu düşündü.

Finn birkaç adım arkasında durup boğazını temizleyerek dikkatini çekmeye çalıştı.

"Biz hazırız, doktor. İşaretinizle mağaraya gireceğiz," dedi. Sesi profesyonel bir asker gibi çıkıyordu. Öylesine genç ve tecrübesiz görünüyordu ki...

Nora buruk bir gülümsemeyle ona ve arkasındaki diğer askerlerin yüzlerine baktı. Hepsi hazır ve çevik görünüyordu. Daha birkaç saat öncesine kadar acı ve ağrıdan sızlanan yüzlerinden eser yoktu. Nora'nın bir aya yakın zamanda kat ettiği yolu onlar göz açıp kapayana kadar almıştı. Üstelik yanlarında Eris'de yoktu. Genç, enerjik ve ölümcül bir gruptu bu... Güvenebileceği bir grup.

Ama onlar kime güveniyordu? Nora'ya mı? O mağaranın içine girdikleri zaman Nora'nın yapabileceği bir şey yoktu. Hatta neden onlarla beraber girmesi gerektiğini bile bilmiyordu. Sıradan bir araştırmacıydı sadece. Laboratuvarda bir efsaneydi, kavgada değil.

"Eris," diye seslendi boşluğa doğru.

Eris'in varlığı etraflarını sararken askerler nefeslerini tuttular.

"Efendim, hayatım?" diye yanıtladı onu tatlı bir sesle Eris.

"Mağaraya neden özellikle benim de girmem gerekiyor?" diye sordu. Son anda mızıkçılık yapan biri olarak görülmemek için ekledi, "Onlara yük olacak biriyim," dedi arkasındaki askerleri işaret ederek.

"Kesinlikle değilsin hayatım," diye Nora'ya güvence verdi Eris. "Aksine, sen olmazsan ne tabutu görebilirler ne de onu oradan çıkarabilirler."

"Benden daha iyi bir görüş kapasiteleri olduğuna eminim. Hepsi de oldukça sağlıklı genç adamlar. Bense zamanımı çok daha farklı şekillerde harcamış biriyim."

"Çok haklısın. Ne yazık ki burada kim daha uzağa sıçrayabilir iddiasına girmiyoruz. Burada bir tek senin benimle anlaşman var," diye yanıtladı onu neşeli bir sesle Eris.

"Yani?" diye üsteledi Nora merakla. Anlaşmalarının mağaranın içinde olan tabutla ilgisini anlayamıyordu.

"Tabut da bir nevi benim bir parçam, hayatım. Benimle alakası olmayan kişiler onu da göremeyeceklerdir. Ormanın bana sağladığı bir başka koruma. Mağaraya bu genç arkadaşlar sensiz girerlerse asla tabuta ulaşamazlar. Sen bir fener görevi göreceksin. Onları tabuta yönlendirip, geri getireceksin. Gerçek bir eşlikçisin," dedi gururla.

Vahşi Şeyler ✔Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin