Bölüm 26

79 35 50
                                    

Fildişi renkli kemerlerin altında oturan yedi kutsal yaratık kulaklarında çınlayan tiz sesi bastırmak için altın işlemeli kupalarındaki içkilerini ardı ardına tüketiyorlardı. Her birinin suratı zaman zaman yükselen ve metalin tırmalanmasını andıran sesle birlikte geriliyordu. Bu yedi kutsal yaratığın bir araya gelmesi pek görülmüş şey değildi fakat her birini günden güne rahatsız eden ses hepsini tek bir yerde toplamıştı.

Per aralarındaki en tecrübesiz yaratıktı. Çabuk sinirlenen bir yapısı vardı. Yediliden hiçbiri sabır timsali değildi elbette ama davranışlarını kontrol etmeyi zamanla öğrenmişlerdi. Per bu konuda istisna sayılabilirdi. Elindeki kupayı yere kuvvetle çarpınca, altın işlemeler zeminin sert yapısıyla şekillerini kaybetti.

"Yeter!" diye bağırdı Per. Ellerini kulaklarının üzerine kapatıp gözlerini yummuştu. "Bu ses... Devamlı kafamın içinde!"

Yofu ters bir şekilde Per'e bakıp içkisini tek hamlede bitirdi. İkincisi için yanında duran sisler içindeki yaratığa kupasını uzattı. Homurdanmayla karışık bir şekilde, "Aptal bağırışların hiçbir işe yaramıyor değil mi, Per? İşe yaramadığı gibi patlamak üzere olan kafama daha çok baskı yapıyorsun. O yüzden kes sesini," dedi.

Per'in yüzü sinirden kızarmaya başladı. Gökyüzünü yarıp şimşekleri toprağa saplamak istiyordu. Öylesine gergindi ki, her şeyi yerle bir etmek istiyordu. Öfkesinden dolayı göğsü karıncalanmaya başlamış, dudakları uyuşmuştu. Bu sinir hâli her bir Yedili için geçerliydi, hepsi uç noktadaydı.

Nippet uzun elbisesini savurup kendini devasa bir koltuğa fırlattı. Gece siyahı saçları, bembeyaz elbisesinin üzerine dalga dalga yayılmıştı. Nefesiyle yüzüne gelen saçları dağıttıktan sonra, "Payot, Eris'i ne zaman getirecek? O kedi yavrusunun kafasını koparmak için can atıyorum," dedi sözleriyle ters bir bıkkınlıkla.

Yedilinin bir araya gelmesini sağlayan ve genellikle son sözü söyleyen Gado, suratında memnuniyetsizlik izlerini taşıyan altı yaratığı inceledi. Kimi fiziksel formunu korurken kimi şekil almanın bir dezavantaj olduğunu düşünerek yoğun bir sis şeklinde aralarında süzülüyordu. Gado, bir lider olarak daima ulaşılabilir olmalıydı bu yüzden fiziksel formunu kullanmayı tercih ediyordu. İçki kupasını kavrayan parmakları kupayı daha sıkı kavramaya başladı. Ses, onu da rahatsız ediyordu.

Önceleri varla yok arasında olan bu ince, tiz sese aldırış etmemişlerdi fakat ses, hep oradaydı. İşlerine odaklanmalarını engeller hâle gelmişti. Çevrelerindeki konuşmaları anlayamaz duruma geldiklerinde bir araya gelen Yedili, Kitap'a başvurduğunda Eris'in kendini kaybetmesinden kaynaklanan bu durumu sonlandırmanın yollarını aradı. Hepsi güç hastası varlıklardı. İlk seçenekleri asla ondan kurtulmak değildi. Onu tekrar bir yere kapatmanın yollarını aradılar fakat aklı yerinde olmayan bir yaratık herkes için tehlikeliydi.

Konuşarak kandırılma zamanı çoktan aşılmıştı.

Gado zorla da olsa Eris'in yok edilmesi kararını almak zorunda kaldı. Payot, insan kırması, yeni diyara gönderilecek ve Eris'i geçitler arası geçişe çekecekti. Geçişte bedenini geride bırakmak zorunda kalacak olan Eris, kısa bir süreliğine savunmasız kaldığında Gado ve diğer altı yaratık, onun varlığını kendi içlerine çekerek ondan kurtulacaklardı. Yani büyük balık, küçük balığı yiyecekti. Gerçek anlamda.

Anahtar nokta, Eris'i geçitten geçmeye ikna edebilmekti.

Ses yine kulaklarında çınlamaya başladı, bu sefer çok daha güçlü ve rahatsız ediciydi. Tehlikeli bir hırlamaydı.

Gado, diğer altı yaratığa bakarak hepsinin suratlarının birer birer ekşimesini, suratı olmayanların şekillerinin huzursuzca dalgalanmasını inceledi. İçkisinden büyük bir yudum alarak sesi bastırmaya çalıştı. İçinden milyon kere küfür ederek kendi kendine mırıldandı, "Ruhun lanetlensin Eris!" dedi nefret dolu bir şekilde.

Vahşi Şeyler ✔Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin