Dar bir alanda verilen mücadele tehlikelidir çünkü rahat hareket edemez ve yeteri kadar hızlı düşünemezdiniz. Enerjiniz, harcadığınız güç oranında azalırken akıllı hamleler yaparak rakibinizin sizden önce pes etmesini sağlamalısınız. Zaman, takibi zor bir varlıktır ama oradadır.
Eris yeni bedenine alışmaya çalışırken kendini kontrol edemediğinin farkındaydı. Oluşturmaya çalıştığı kaslar, sinirler ve sistemler henüz yerine oturmadığından onlara söz geçirmeye çalışmak aklından bile geçmiyordu. Aias ile "Kitap" denilen o sözleşmeye adını yazmamış olsaydı, onun üzerinde etkisini kullanabilir ve böylece bütün bu ortaya çıkan karmaşadan kurtulabilirdi. Ama isimlerinin sıralandığı sözleşme bunu engelliyordu.
Hwan, Aias karşısında bir şey yapamazdı. Fiziksel olarak girişecekleri bir dövüşte şansı olabilirdi ama Aias'ın avantajı bedeninden öte diliydi; Aias sözlerini kullanarak insanları etkisiz hâle getirirdi. Önceki formu bir yılandı ve söz ustasıydı. Karşısındakinin en karanlık düşüncelerine sızar ve orayı eşeleyip, kendi işine yarayan parçayı söküp alırdı. Onunla konuşmak, düşünen bir varlık için belki de en tehlikeli aktiviteydi çünkü siz farkına varmadan bütün savunmalarınızı aşardı.
Ne olduğunu anlamadan boğazınız kesilmiş olur ve siz, kendi kanınızın oluştuğu gölette yatarken neyi yanlış yaptığınızı sorgulardınız.
Nora gitmişti. Hwan ve askerler ise isteseler bile kıpırdayamazdı. Finn baygındı. Orman uyuyordu. Eris, o esmer generali öldürebilirdi ama bu hareketinin karşılığı muhtemelen kendi generalinin cesediyle karşılık bulurdu.
Eris hiçbir şey yapamadı. Küçük bedeni sinirden kıpkırmızı kesilene kadar kendini sıktı. Tırnaklarını yumuşak etini kanatana kadar avcuna geçirdi.
Güç, acımasızdı.
Güç, ihtiyacı olandı.
Aias'ın geri dönerken kullandığı yola baktı; Nora'yı yanında sürüklediği karanlık yola. Eski bir nefretin boğazında birikişini hissetti. Birbiri ardına eklenen olaylar, nefesini kesiyordu. Gözleri bedenine odaklanırken, derisinin altında gelişen kasların hareketini hissedebiliyordu. Karanlığa doğru fısıldarken sesinde ölüm vardı.
"Özgür olacağız..."
Ω
Nora'nın görüşü bulanık hâlden daha net bir hâle gelirken önünde ki iki adamın sırtı ona dönüktü. Biri esmer teniyle boncuk boncuk terleyerek, nemin hakim olduğu ormanla savaşırken diğeri sade bir tişört ve kumaş pantolon ile sanki ormanın bozuk zemininde dans edercesine ilerliyordu.
Aias denilen adam çok garipti. Eris ile uzun zaman geçirdiği için garipliklere alışmıştı ama bu sarışının tavırları Nora'yı ürkütüyordu. Aias durdu ve omzunun üzerinden Nora'ya baktı. Yüzüne sahte bir gülümseme yerleştirmişti.
"Kendinize geldiğinizi görmek ne güzel bir sürpriz," diyerek başıyla ufak bir selam verdi.
Nora, 'Kendime geldiğimi nereden anladı? Sırtı bana dönüktü. Yüzüme bile bakmıyordu,' diye düşünürken Aias sanki onu duyuyormuş gibi elini havada 'Önemi yok!' dercesine salladı. Bu Nora'nın daha da kafasının karışmasına neden oldu.
İkisi arasındaki bu sözsüz konuşmayı tek kaşını kaldırarak izleyen Misha, "Ne haltlar karıştırıyorsun Aias?" diye sordu.
Aias gülüp, kolunu generalin omzuna attı. "Araştırmacınızın benimle ilgili düşünceleri fazla gürültülü. Ona yardımcı olmak ister misin?" dedi göz kırparak. "Ben geceyi geçirmek için biraz yiyecek bulurken, sen de ateş yakıp ona biraz benden bahsedersin."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Vahşi Şeyler ✔
Mystery / ThrillerAerobon Savaşları'ndan sonra belirli bir grup insanda çevresine üstünlük sağlayacak "etki" adı verilen bir yetenek görülmeye başlamıştı. Bu "etki"ye sahip kişiler diğerlerine üstünlük kurdukları için onlara Baskın adı verildi. Baskınların etkisi he...