Bölüm 9

127 50 36
                                    

                Kolunda bir yanma hissi ile uyandı Nora. Gözlerini açmaya çalışırken anılar zihnine hücum etmeye başladı. Mağara, kan ve çığlıklar, Eris'in kaplanımsı bedeni, mavi alevler ve siyah bir duman arasında parıldayan sarı mücevherler... Vücudunu doğrulmaya zorlarken etrafına bakındı.

Finn ondan çok uzakta değildi ama konuşacak durumda gibi görünmüyordu. Gözleri ağlamaktan kızarmıştı ve boş bir şekilde avuçlarının içine bakıyordu. Nora'nın gözleri diğer askerleri aradı. Onların da Finn'den farkı yoktu, biri hariç. Mağaraya girmeden önce yaralı olan esmer bir asker başından beri garip hareketler yapmasına rağmen gruba uyum sağlıyordu. Şimdi ise en aklı başında olan o gibi görünüyordu. Yine de hareketleri normal sayılmazdı. 

Nora'nın doğrulduğunu görünce destek olarak kullandığı uzun ve kalın olan dal parçasına yaslanıp yanına geldi. Gözleri hâlâ normal bakmıyordu ama olanları ondan başka anlatabilecek biri de yoktu.

"Uyanmışsınız," dedi ve Nora'nın yanında duran çantanın üzerine oturdu. "Komutan sizin için birkaç uyarıcı bitki bulmaya gitmişti," dedikten sonra ormanı işaret etti. Nora kafası karışmış bir şekilde Finn'in olduğu tarafa baktı. Hâlâ ağaca yaslanmış bir şekilde duruyordu.

Adam, Nora'nın bakışlarının odaklandığı yere bakınca gülümsedi.

"O değil. General olan," dedi. Gülümsemesi iyice genişlemişti ve şimdi gerçekten delice bakıyordu.

Nora kendini biraz geri çekti, gergin bir şekilde bir kez daha etrafına konuşmak için seçebileceği daha iyi biri yok mu diye göz gezdirdi. Olmadığını anlayınca omuzları düştü.

"Adın ne asker?" diye sordu.

"Esso Garcia," diye yanıtladı asker ve hızlı bir şekilde selam verdi.

"Pekâlâ, Esso. General derken kimden bahsediyordun?" diyerek elinden geldiğince nazik bir şekilde konuşmaya çalıştı. Nora'nın halihazırda bildiği tek bir general vardı ve onun da ormanda olması imkânsızdı. Zihninin kırılganlığını bir şekilde hissedebilen Nora, onu fazla zorlamaması gerektiğini biliyordu.

"Ah..." dedi anlayışlı bir şekilde iç çeken Esso. "Siz onu görmediniz, doğru! Bayılmıştınız," dedi ve yeni bir şeyi ancak hatırlayabilmiş gibi eliyle alnına sertçe vurdu. "General Hwan sizi bayılmadan önce tuttu. Daha sonra bizleri sakinleştirdi. Şeyden sonra..." derken sesi zayıflamıştı. Eris'in küllerinin olduğu yere kaçamak bakışlar atıyordu.

General Hwan?

Eris'in külleri...

Nora'nın kalbi hızla çarpmaya başladı. Bu askerler Eris'ten ölesiye korkuyorlardı. Onlara ne olduğunu soramazdı ama Eris'e ne olduğunu merak ediyordu. Onu tutamadığını biliyordu. Ama gözünün önünden gitmeyen bir görüntü vardı; sarı mücevherler. Onlara uzandığını hatırlıyordu.

Nora sessizce bekledi. Askere bakmayı sürdürdü.

Esso boğazını temizledi. "Evet, her neyse..." dedi ve üzerindeki zayıflığı atmak istercesine silkelenip devam etti. "O şeyin yanmasından sonra bizleri sakinleştirdi. Nasıl yaptığını bilmiyorum ama ben o yaratığı öncesinde az da olsa gördüğüm için kendimi daha hızlı toparlayabilmiştim. Siz uyanmayınca, Efendi Zizuph'u da alıp ormana girdi. Beni de size göz kulak olmam için başınızda bıraktı."

Nora olanları sindirmeye çalıştı fakat bir türlü kendini Eris'i düşünmekten alamıyordu. Ne demişti? "Sen beni her zaman buluyorsun, hayatım. Beni tutacağına eminim," mi? Nora gözlerinin dolduğunu hissetti. Boğazına dizilen hıçkırıklarını sessizce içinde tutmaya çalıştı.

Vahşi Şeyler ✔Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin