Bölüm 27

56 17 18
                                    

İçimizdeki karanlıktan kaçmak için saklanacağımız hiçbir yer yok.

Her şey olması gerekenden yavaş hareket ediyor gibiydi. Rüzgârın soğuk dokunuşu bedenini sarmalarken giderek ısınan kasları ve adrenalinden deli gibi çarpan kalbi birbiriyle düşman askerler gibi çarpışıyordu. Gökyüzünü yarmaya hazır o kükreme bir kez daha kulaklarını doldurdu. Rakun onlara kaçmasını söyledikten sonra Nora ve Misha birbirlerine bakıp bacaklarını uzun zamandır çalıştırmadıkları kadar çok çalıştırdılar. Yine de yeterince hızlı koşamıyor gibilerdi. Gerçi Misha oldukça iyi idare ediyordu. Nora uzun süredir depresyonda olan bedenine dolan adrenalini iyi bir şekilde işleyemiyordu.

Orman karmaşıktı. Pazar sabahı yürüyüşleri için ideal bir yer sayılmazdı. Her yerden çıkan irili ufaklı dallar vardı. Kimileri göründüğünden daha keskindi. Nora vücudunda oluşan ağaç kesiklerine alışmıştı sadece uzun zamandan sonra tekrar kanının dal parçalarıyla buluşmasında garip bir heyecan buluyordu.

Kükreme bir kez daha duyuldu.

Nora ve Misha aynı anda durdular. Nefes nefese kalmışlardı. Misha ondan en az yirmi metre öndeydi ve durduğu sırada bir kayanın üzerindeydi. Kısa sürede kendini toparladı ve alnında minik bir ter damlası ışıldarken ormanın loş ışığında belirginleşen esmer teni onu karanlığa ait mistik bir yaratık gibi gösteriyordu.

Nora, Misha'nın bakışlarını takip etti, pek fazla bir şey göremiyordu fakat genç adamın boş bir şekilde dallara baktığını düşünmüyordu. Arkasına attığı bakış sadece değişimin yönünü belirlemeye çalışan bir savaşçının bakışlarına benziyordu. Nora durdu ve derin bir nefes aldı. Hızlı nefeslerini yavaşlatıp, bedeninin titremesini dindirmeye çalışırken etrafında canlanan ormanı hissetti. Orman gerçek anlamda hareketlenmeye başlamıştı! Bu hisse yabancı değildi.

Çevrelerini dev kale duvarları gibi saran yorgun ağaçlar, derin bir uykudan uyanıyor gibi silkelenip kıpırdanmaya başladılar. Yoğun bir sis üzerlerine doğru çöküyordu. Nora telaşlı bakışlarını Misha'ya yöneltti. Ne yapacağını bilemiyor gibi bir sise bir de Misha'ya bakıyordu. Kalp atışları hızlandı.

Zihninde ona uzanan bir el hissetti. Ardından alaycı bir ses kulaklarında çınladı.

Kaçıyor musun hayatım?

Nora'nın gözleri sonuna kadar açıldı. Sis onlara gittikçe yaklaşıyordu. Misha, Nora'nın ne yaptığını çözemiyordu. Hareket etmeleri gerekiyordu. Ormandan çıkmaları gerekiyordu. Bu kavga, etten bedenlerin kaldıramayacağı bir şekilde ilerleyecekti. Nora'nın bedeni de fazlasıyla etten oluşuyordu. Ve yağ.

Sisin içerisinden gelen o tatlı sesi bir kez daha duydu.

Beni yalnız mı bırakacaksın? Tek başıma olmak istemiyorum, Nora.

Nora tereddüt etti. Sis ona uzandı.

Bana gel.

Nora sise doğru koştu. Ve ses onunla konuşmaya devam etti.

Delilik, diye düşündü Aias. Gado'nun karşısında duran yaratığı tanımlarken kullanabileceği tek kelime bu olabilirdi. Kaplan formunda değildi ama insan da sayılmazdı. Koyu teninin üzerinde bir kaplanda olduğu gibi çizgiler vardı. Uzun, kirli saçları hafifçe keçeleşmişti ve o hâlde bile beline kadar geliyordu. Kafatasından çıkan iki uzun ve kalın boynuz vardı. Omzundan ellerine inildikçe teni kömür gibi siyah bir renk almıştı. Uzun tırnakları zehirli olduklarını vurgulamak istercesine kan kırmızısı, tehditkâr bir renkle kaplıydı. En korkuncu ise Eris'in vücudunda olan bu değişiklikler değildi. Yüzündeki tekinsiz gülüştü.

Vahşi Şeyler ✔Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin