Hwan ve Nora mağaraya doğru ilerlerken konuşmadılar. Nora da dikkatini etrafına verdi. Orman sakin görünüyordu. Ağaçlar rüzgârlarla dans eder gibi üzerlerinde sallanırken, hareketli dalların arasından giren güneş ışıkları yollarını aydınlatıyordu. Bunu görmek ilginç bir deneyimdi çünkü Nora ormanın derinlerine indiğinden beri güneş ışıklarıyla çok nadir karşılaşmıştı.
Hwan bir dal parçasını kırıp arkalarından gelen Zizuph'a bir yemiş fırlattı. Rakun da Nora'nın gözleriyle takip edemeyeceği bir hızla yemişi yakalayıp ağzına attı. İkilinin uyumu Nora'yı öylesine büyülüyordu ki sadece onları izlemek bile yetiyordu.
"Askerlerin yanına vardığımızda hemen işe koyulmalıyız," dedi Hwan.
Nora, "Onlara kendilerini toparlamaları için biraz zaman tanımamız gerekmez mi?" diye sordu tereddüt edercesine. Eris onlar için arkadaş değildi, korktukları bir canavardı. Onu aceleyle geri getirmeye çalışmak pek akıllıca sayılmazdı.
"Ne yazık ki boşa harcayacak zamanımız yok," dedi ve başka bir dalı daha kırarken kaşlarını çattı. Kırık dal parçasını Nora'ya uzattı. "Orman normal haline dönmek üzere. Eğer burası sıradan bir yere dönüşürse bizi saklayacak bir yer olmaktan çıkar," diye açıkladı.
"Birilerinden saklanmaya çalıştığını bilmiyordum."
"Ah..." diyerek utanır gibi ensesini ovuşturdu general. "Eris gibi varlıkları hayatına soktuğunda mutlaka saklanacak bir şeylerin olur. Büyük işler büyük sorumluluk getirir. İşin kötüsü daha büyük bela da getirirler."
Nora başını sallamakla yetindi. Büyük işler büyük bela getirir, evet. Kendi başına çalıştığı sırada düşünmesi gereken pek bir şey olmamıştı. Peki ya Laqe gibi bir yerde çalışmaya başladığında nelerle karşılaşmıştı? Başına üşüşen sinekler misali soru soran insanlar, her adımını kontrol etmek isteyen enstitü görevlileri, rapor isteyen araştırmacılar ve üstteki insanlar...
Bu ormana kaçışına neden olan, her şeyden önce o karmaşanın ortaya çıkardığı sorunlar olmuştu. Anılar bir bir sonbaharda dökülen yapraklar gibi gözünün önüne gelmeye başladı.
Nora, Laqe Davranış Enstitüsü'ne geleli çok olmamıştı ama herkes araştırmasına oldukça ilgi gösteriyordu. Bu, istemediği bir ilgiydi. Sürekli kontrol edilmekten hoşlanmıyordu. Fakat ona barınacak bir yer sağlayan ve araştırması için gerekli fonların önünü açan bir kurumda olduğunun farkındaydı. O yüzden olabildiğince onların istediklerini yerine getirmeye çalışıyordu.
Ayak sürüyerek yaptığı şeylerden biri rapor vermekti. B-3'ü anlamayan insanlara gelişmeleri aktarmak ve boş yüzlerindeki sahte gülümsemeleri seyretmek midesini bulandırıyordu. Toplantı odasına çıkmadan önce Laqe'nin botanik bahçesini ziyaret etme isteğiyle doldu.
O bahçeler cennetin yeryüzündeki yansımasıydı. Her türden bitki, cam kubbenin altında yeni yetişen çocuklar gibi kıkırdıyor ve oynuyordu. Minik, rengârenk kelebeklerin olduğu bir bölüm bile vardı. Nora için berbat geçecek bir toplantı öncesinde ayakta durmasına yardımcı olan bir alandı.
Bahçeye yaklaşırken kavga eden iki kişinin seslerini duydu. Gözetlemek zevk aldığı bir aktivite değildi ama kavga edenlerin müdür ve müdür yardımcısı olduğunu fark ettiğinde aklına kendi çalışması geldi. Üsttekilerin çatışması alttaki araştırmacıların çalışmalarını çok kolay etkileyebileceğinden Nora bunu kişisel bir sorun olarak gördü ve bir köşeden olanları izledi.
Müdür yardımcısı olan kadını pek tanımıyordu ama müdürden yaşlı olduğunu ve yaşının altında ezildiğini biliyordu. Kadın, müdürle ne zaman toplantıda yan yana gelse fikirlerine bir şekilde karşı çıkıyordu. Şimdi de Nora'nın cennetinin önünde kavga ediyorlardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Vahşi Şeyler ✔
Mystery / ThrillerAerobon Savaşları'ndan sonra belirli bir grup insanda çevresine üstünlük sağlayacak "etki" adı verilen bir yetenek görülmeye başlamıştı. Bu "etki"ye sahip kişiler diğerlerine üstünlük kurdukları için onlara Baskın adı verildi. Baskınların etkisi he...