Dolunayı hissettim.
Dolunayı hissettim çünkü tek bir kelime iliklerime kadar işlemiş gibiydi. Tek bir kelime, bütün damarlarımda dolaştı. Gözlerim öylece ekrana bakarken gözlerimin önüne görüntüler düştü. Seni ilk ben sevdim...
Kalbime bağlı tüm damarlar, baştan aşağı titredim. Özlerim demişti, dudaklarından çıkmasa bile kalbime kazıdığı duygu çok derindendi. Parmaklarım kolyemin zincirinde dolaştı, dolunayı avucum içerisine aldım. Zaman durmuştu sanki, kalbim durmuştu. Bir kelime, tek bir kelime beni hem yıkıyor hem de baştan yaratıyordu.
"Özlerdin." Fısıltımla birlikte gözlerim doldu. O an anladım işte. O benim parçamdı, onsuz yapamayacağım parçamdı.
Mesajın ardından kendimi boşlukta hissetmiştim. Ona cevap yazmadım ya da sohbete devam etmedim. Annem birkaç sefer daha aşağıdan seslenmişti, ona durgunlukla cevap vermiştim.
Özlerim... Neden bu kadar derinden gelmişti? Kelime saklı bir kutuya gizlenmiş gibiydi fakat benim açıklığımdı. Yakından hissediyordum, bana çok yakındı.
Ödevlerimi yaptım, sanat galerisi için başka bir tasarımla uğraştım. Sürekli olarak başa sarıp dinlediğim şarkı Kara Kedi'nin gönderdiği şarkıydı. Müzik eğlenceliydi, kafamı toparlamama biraz olsun yardımcı oluyordu. Zamanın durduğu vakit çürümüş, yeniden akmaya devam etmişti. Zaten bulutların arasından sönük ışığını vurduran güneş kendisini tamamen geri çekmişti. Odamda uğraşacak ne varsa uğraşmıştım. Tuhaf hissediyordum, duygularım ne kadar darmadağın görünse de sanki iç içe girmişlerdi. Dudaklarımın arasından sürekli olarak, "Tek bir kelime." cümlesi dökülüyor, ardından da, "Özlerim." diye fısıldıyordum. Bana özlem çekmemesi için elimden ne geliyorsa yapacaktım. Zaten ona sözüm vardı değil mi? Bizi yaşatacaktım.
"Benim böceğim bizi öldürdü."
🐾 Adrien Agreste'in Ağzından 🐾
Melodi, müzik, sanatçı, notaların birleştirildiği noktada kulağınıza ulaşan ses aynı olsa bile her insana hissettirdiği duygu farklı olurdu. Parmaklarım piyanonun notalarında geziniyordu, çıkan her bir farklı ses odamda yankı yapıyordu. Sadece melodiler vardı, ne bir sanatçının sesi ne de bir duygu. Sadece melodi kulağıma giriyor, öylesine diğer kulağımdan çıkıyordu.
Uğur Böceği'ni düşündüm, o sadece bir melodi değildi. O şarkıdaki duyguydu, sanatçıydı, sesti. Duyulan melodi bana duyguyu hissettirmiyordu. Eğer şu anda dudaklarımı aralayıp, aklımdaki kızı düşünerek melodime duygumu katarsam hissederdim. Yağmurlu bir günü anımsıyordu parmaklarımın bastığı notalar. Sanki Paris karanlığa gömülmüştü ve gece şehre hakimiyet kurmuştu. Yıkımı hissediyordum...
Uğur Böceği benim melodimin sanatçısı olabilirdi. Onun müziğini sürekli başa sarar dinlerdim. Asla sıkılmazdım, belki özlemimi de öyle giderirdim. Onun müziğini başa sararak bunu yapardım.
"Depresyona giriyor gibi bir halin var çocuk." dedi siyah kwamim. Parmaklarım notalarda dolaşmayı bıraktığında derin bir iç çektim. Depresyona girdiğim yoktu. Sadece... farklı hissediyordum. O mesajdan sonra çok farklı hissetmeye başlamıştım. Kanımı kurutuyorlar gibi hissediyordum. Bir kahramanın aksine vücudum çöküyor gibiydi.
"Şu sıralar farklı hissediyorum." Sesim uykunun bile uykuda olduğu saatlere karıştı. Gecenin kaçıydı, hiçbir fikrim yoktu. Rüyalarımdan rahatsız olup sürekli uyanıyordum. Uyandığımda ise rüyalarım zihnimi terk etmiş oluyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Lain: Geri Dönüş (Ⅱ. Kitap) | Miraculous
FanfictionLain Serisi Ⅱ #ladynoir Yazarın hayalini düşlediği yollardan ayak izlerim geçti. Galaksiden intihara hazırlanan yıldızlar bu yola düştü. Dolunayın süslediği bu yolda ayak izlerimi silmem için geçmişe dönmem gerek. Geçmişimin solunda bir yara var. "B...