Kusursuz bir kar tanesi olabilir, çocukların neşe içinde oynadığı bir kartopu savaşına karışabilirdim. Ömrünün sadece birkaç gün olduğunu düşünen diğer kar taneleri gibi olduğumu düşlerdim. En azından çocuklara mutluluk getirdiğim için değerli hissederdim.
Sadece bir kar tanesi.
Ben bir kar tanesi bile olmamıştım.
Çocuk karı gördüğünde annesini ikna ederek parkta oynayan arkadaşlarının yanına gitti. Annesinin izin verdiği bu dakikalarda; eğer beni kar tanesi olmuşsam hâlâ yeryüzüne ulaşma adına havada süzülüyor olurdum. Diğer eşsiz kar tanelerine değmeden, yeryüzündeki karlara karışırdım. Çocuk annesi onu çağırdığı için eve gitmek zorunda kalırdı. Bu kıştan bir hatıra olsun isterdi, benim diğer kar tanelerine karıştığım karları avuçladı. Beni de avuçları arasına almıştı, güzel bir kar topu yaptı. Bu kartopu çocuğun bu yıl gördüğü ilk karlı mevsimi hatırlatacaktı. Onu eve götürecek, annesinden izin alacak ve derin dondurucuya koyacaktı.
Benimle birlikte bir kartopuna dönüşen kar taneleri sevinecekti belki. Ömürleri uzayacaktı, belki yazın bile yaşıyor olurlardı.
Öyle miydi?
Bir kar tanesinin ömrü belirliydi ve o çocuk eve hevesle dönerken avuçları arasında sıkıştırdığı kartopunu çamur birikmiş bir suya düşürecekti. Önemli değildi, yoldan yeni bir kartopu daha yapabilirdi; öyle oldu, öyle yaptı.
Ben de ömrümün aslında mutluluğum olduğunu ve bir çocuğu kısa bir anlığına da olsa sevindirerek; anılarımı o çamurlu suda kaybolana dek unutmuştum.
Benim sıradışı hikâyem işte bugün yazılmıştı: 4 Şubat günü, dolunayın tepede ışıldadığı bir gecede, hayalini düşlediği yazarın kalemi bana dokunmuştu.
"Kara Kedi akumalandı." demiş, "Bir hata yaptın!" diyerek aslında tüm suçu yüzüme vurmuştu. Tek bir hatam vardı, ben onu çok sevmiştim. Öyle sevmiştim ki aslında onu severken korkmaya başlamıştım. Görüntüler boş zihnimde yeniden kendini gösterdi. Ağlıyordum, Kara Kedi'ye sarılıyor, aslında onu bırakmak istemiyordum. Yeşil gözleri dolu doluydu, yine de bana sarılmamıştı. Bu yüzden sarıldığında iç içe giren kaburgalarım sırf onlara sarılmadığı için beni terk etmişti. "Özlerim." demişti, beni özlemesine izin vermeyecektim ki...
Onu kurtaracaktım.
Bunnix bir geçit daha açtı, mavi gözlerini bana çevirdi. Ellerimin tersiyle yanaklarımı sildim. Güçlü durmalıydım, her zaman öyleydim. Bunu gizlemeyecek, yok etmeyecektim. Bir hata yapmıştım, kalbimi dinlediğim için Kara Kedi'yi kırmıştım. Duygularıyla oynamıştım ve Hawk Moth onu kurbanı seçmişti. Neden gardiyanla görüşmemiştim? Neden bunu yapmıştım?
Sanki hüküm benim elimdeydi.
Hüküm gardiyandaydı, nasıl olur da ona bir daha asla Kara Kedi olamayacağını söylemiştim? Birlikte kalamayacağımızı ve ayrılmamız gerektiğini... Hiç mi düşünmemiştim?
Bu kadar bencil miydim?
"Vakit daralıyor Uğur Böceği. Senden istediğim tek bir şey var," Ellerini uzatıp elimi tuttu, başımı kaldırıp mavilerine baktım. Bunnix gelmeseydi bu anıları yaşayacaktım öyle mi? Nasıl dayanırdım?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Lain: Geri Dönüş (Ⅱ. Kitap) | Miraculous
FanficLain Serisi Ⅱ #ladynoir Yazarın hayalini düşlediği yollardan ayak izlerim geçti. Galaksiden intihara hazırlanan yıldızlar bu yola düştü. Dolunayın süslediği bu yolda ayak izlerimi silmem için geçmişe dönmem gerek. Geçmişimin solunda bir yara var. "B...