33. Bölüm "Yeis"

484 31 13
                                    

Multi: Marinette bucket şapkayla nasıl görünüyor? 🌺

🐞🐾

İnsan eli değmemiş nehirde yansımasına bakıyordu. Koyu kahverengi gözleri ve kurum siyahı saçları lirik doluydu. Yüzü sabitti. Güzelliğine ise doğa tapıyordu. Üzerinde beyaz bir elbise vardı. Esintide sürekli dalgalanan kumaş salaş bir döküme sahipti. Ondan uzaktaydım ama seçebiliyordum. Bu güzel kadın kimdi?

Derinlerden gelen bir ses duydum, bana onun kim olduğunu söylediler: "Aedonya."

Mucizelerin ilk korucusu, yaratılış mucizesinin ilk kullanıcısı Aedonya.

Ayağa kalktı. Gözlerim onda takılı kaldığı için etrafı inceleyemedim bile. Çıplak ayakları yeşil çimenlerle buluştu. Kumral tenini okşayan rüzgârı ben de hissettim.

Kahveleri beni buldu.

"Onu biliyor musun?" diye sordu bana benim kim olduğumu sormadan. Benim de ayaklarım çıplaktı, çimenleri hissediyordum. Ona doğru bir adım attım. "Kim? Kimi biliyor muyum?"

"Onu," dedi, isim vermedi. "Onu biliyor musun?"

"Bilmiyorum." dedim bana sunulan seçenekler üzerine. "Seni biliyorum ama..."

"Üzücü," Dudakları kıvrıldı ama bu samimiyetten uzaktı. "İhtimaller üzerine yaşıyorsun küçük."

"Ne demek istiyorsun?"

"Yaşamıyor musun?" diye sordu bu kez bana bir adım atarken. Sorduğu sorular zihnimi bulandırıyordu. Kekeleyerek, "Yaşıyorum," dedim. "Ben hayattayım."

"Öylesin, öyleyiz." Bu sefer yüzünde büyüyen tebessüm samimiyetli geldi. Kusursuz yüz hatlarına sahipti. Birden eşsiz gelen tebessümü durdu, git gide soldu. "Öyle miyiz?"

Kendimden emin bir şekilde konuştum. "Ben yaşıyorum." dedim, hemen cevap verdi. "Sen yaşıyorsun ama yaşatıyor musun?" Eğildi, gözlerim sadece onu bulduğundan bakışlarım hareketlerini takip etti. Beyaz, orta büyüklükte bir tuval tuttu iki eliyle. Tuvalin yüzü ona dönüktü ama artık ona o kadar yakındım ki tuvalin arkasında yazan yazıyı okuyabildim.

Seven, ilkbaharı sevdi. Sevilen her daim sonbahar olarak kaldı.

Aedonya, tuvalin koyu boyasına bulaşmış işaret parmağını göle doğru uzattı. Görüşüm soluk bir hâl aldı. Sarsıldım. Parmağının ucunda bir damla hâline gelen mürekkep düştü. Bir zamanlar sevdiğimin kalbini el değmemiş bir göle benzettiğimi anımsadım.

O göl, bu göldü.

"Yaşatıyor musun, küçük?"

Mürekkep göle karıştı. Aedonya'nın dudakları anlamla kıvrıldı. "Yıkım'ı bilmiyor musun?

~

Nefes almaya muhtaç kalmış ciğerlerim aldığım derin bir solukla canlandı. Gözlerim sonuna kadar açıldı. Bir an nereye baktığımı bile anlayamadım. Sık ve kesik nefes alış verişlerim devam ederken doğruldum. Ayaklarım yere bastı. Parmaklarım tutunacak bir şey aradı. Kanepenin kumaşını sıktım, gözlerimi yumdum.

Lain: Geri Dönüş (Ⅱ. Kitap) | MiraculousHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin