ʚölüм 1.3 "Acı Başlangıç"

380 30 25
                                    

Bir yangına mahsur kaldığımı farz ettim. Sol avucum içerisinde palet, diğer elimde parmaklarımın arasında düşecek gibi duran fırçam vardı. Fırçanın ucunu biraz daha kırmızıya karıştırdım. Kalbim yangın yeriydi, onu resmetmeye çalışıyordum.

Öğretmen, "Zihninizden ne geçiyorsa onu tuvale dökün." demişti, benim zihnim çok doluydu. Az önce ne düşündüğüm ile şu anda ne düşündüğüm belli değildi. Karmakarışıktım, paletime karıştırdığım renkler gibiydim işte. Bu yüzden zihnimi resmetmek yerine kalbimden geçeni tuvale dökmüştüm.

Sevmek ve âşık olmanın arasındaki farkı düşünerek çizdim. Kalbimimin tek hissettiği duyguyla, zihnimdeki karmaşanın içerisinden onun kulaklarıma yankı yaptığı sözlerini tekrar ederek boyadım. Bir tarafım baharken bir yanım kış olduğundan renk karmaşası içine girmiştim. Kırmızı, mavi, turuncu, beyaz...

Beyaz ve mavi asla buluşmamıştı. İkisi birbirinden olduğunca uzaktı. Bu iki rengin birleşeceği tek zaman sevdiğimle birbirimize sarıldığımız an olurdu. Onun dışında bu iki rengi bir arada görmek dahi istemiyordum.

"Beş dakika sonra teneffüs zili çalacak gençler. Toparlanmaya başlayın lütfen." diyen sanat öğretmenin naif ses tonu kulağıma doldu. Onun boyalara bulanmış bir gömleği ve önlüğü vardı. Renkli ve farklı giyinmeyi seven bir öğretmendi.

Derin bir iç çekip şaheserime baktım. Boş bir arazinin ortasında yangına maruz kalmış küçük bir kulübe vardı. Gökyüzü mavi değildi, kızıllık ele geçirmişti. Çimenler yeşil değildi beyazdı çünkü kar yağmıştı. Bir çift çizmiştim, sadece kolları görünüyordu. Birbirlerine ellerini uzatıyorlardı fakat ne kadar uzakta olursa olsun o küle dönmek üzere olan kulübe ikisinin elleri arasında kalıyordu. Karların örttüğü çimenler çifte yaklaştıkça yeşile dönüyordu. İkisinin kavuşmak üzere gibi görünen elleri bir su biriktisine yansımıştı. Su maviydi fakat kar asla oraya yağmıyordu. Mavi beyazla buluşmadı, suyun gölgesini siyahla çizmiştim. Beyazın maviyle, mavinin de beyazla işi yoktu.

"Kış ve baharı aynı karede görmek farklı." Öğretmenin sesini duyduğumda dudaklarımdaki ufak bir kıvrımla eşyalarımı toplamayı bıraktım. Gözlerimi öğretmene çevirip, "Aynı anda iki mevsimi yaşıyorum." dediğimde tebessüm etti. Resim hakkında bilgi almak istemedi, birkaç saniye dudaklarındaki kıvrımla tuvale baktı. Başını ufak bir hareketle sallayıp yanımdan ayrıldığında iç çekip dudaklarımı birbirine bastırdım. Doğruydu, ben iki mevsimi aynı anda yaşıyordum. Gönül isterdi ki sadece baharı yaşayayım...

Tuvali ters çevirdim, kalemliğimden bir kalem çıkardım ve içimden geçen o özlü sözü bir imza gibi resime mühürledim.

"Seven ilkbaharı sevdi, sevilen her daim sonbahar olarak kaldı."

Tek bir anlamı yoktu. İnsanın zihnine, duygularına bağlı bir sözdü. Belki bir söz değil yaşamdı, hayattı hatta belki de bir hikâyeydi fakat tek bir anlamı yoktu. Bir ayrılık değildi ama bir kavuşma da söz konusu olamazdı

Vuslatı beklemek olabilirdi.

Sanat dersinden çıktığımda tektim, bugün de tek olmayı seçmiştim. Arkadaşımın bakışları üzerimdeydi. Onlardan uzaklaşmak istemezdim, yine de kimseyle konuşmak istemiyordum. Ailem de bunun farkındaydı, annem benimle konuşmak istemişti. Bir gece kabusumda çığlıklar attığımı bile söylemişti, hatırlamıyordum.

Lain: Geri Dönüş (Ⅱ. Kitap) | MiraculousHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin