Elimdeki kalemi hızla sıranın üstündeki sınav kağıdına vurdum ve time sessiz bir teşekkür ettim.
''Rica ederim ikiz.'' İkiz... Aklıma gelen anı ile hafifçe kıkırdadım.
*****
2 Yıl Önce
Sırtımı duvara yaslamış haber bekliyordum. Akıllı bruce gider ayak kolunu kopartmıştı, şimdi de protez kol takıyorlardı.
Desem yalan olur. Sadece koluma bumerang girmişti. Bumerang sağ olsun.
''Demek bir süre görüşemeyiz...'' Time baktım. ''Bu konuyu konuşmak istemiyorum. Ve aklıma garip bir soru takıldı. Ama sorsam mı sormasam mı bilemedim.'' Tim kitap okurken taktığı fakat sonradan çıkartmayı unuttuğu gözlüğü düzeltti.
''Nedir?'' Dudaklarımı büktüm. ''Saçma, katlanabilir misin?'' Tim baş parmağı ile arkamızda ki duvarı işaret etti.
''Şu an yaslandığımız duvarın arkasında uşağımız üvey babamızın kolumdaki bumerangı çıkartıyor. Sence bundan daha da saçma olabilir mi?''
Kaşlarım havaya kalktı. ''Vay, böyle diyince cidden saçma geliyor.'' Kafası ile onayladı. ''Evet, öyle. Şimdi sen bana se soracaktın.''
O sırada bruce dışarı fırladı ve bağırdı. ''Hayır! Bu düğün olamaz, siz kardeş, ikizsiniz!'' Demedi. Dışarı da fırlamadı. Ve ben düzgünce konuşnaya başladım.
''Şimdi biz kardeşiz değil mi?'' Kafası ile onayladı. ''Yani manevi olarak ama geç orasını. Ve ikimiz de on yedi yaşındayız.'' Bu sefer onaylamak yerine kaşlarını çattı. ''Biz ikiz mi oluyoruz?''
Bir süre yüzüme baktı. Sonra bir anda kahkaha atmaya başladı. Öyle ki, gözlüğü bile intihar etmişti. ''Tabi ki.'' Kahkahasının arasında kurduğu onaylama cümlesi beni gülümsetmişti.
En sonunda sakinleşince konuştum. ''Bana bu lütfü bahşettiğin için teşekkür ederim ikiz '' Ve bir reverans sundum.
Gülümsedi. ''Rica ederim ikiz.'' O sırada gerçekten bruce dışarı fırladı ve konuştu. ''Peri, vakit geldi.''
*****
Kâğıdımı sıradan aldım ve öğretmen masasının üzerine koydum. ''Hocam bitirenler çıkabilir mi?'' Bana baktı. ''Sınav on beş dakika önce başladı. Kağıdını kontrol etmeyecek misin?'' Alayla güldüm.
''Bazılarının aksine gayet zeki bir kızım.'' Tek kaşını kaldırdı. ''İşte bundan şüpheliyim.'' Gülümsedim. Kesinlikle yedi kere yediye yedi dememiştim (!)
''Hadi. Hoca, elveda sizi özlemeyeceğim!'' Diyerek sınıftan fırladım. Pek çok öğrencinin yapmak istediği fakat yapamadığı şeyi yapmıştım. Koşarak okul binasından çıktım ve yatakhane binasına girdim.
Zaten önceden hazırladığım çantamı sırtıma taktım ve bizimkileri beklemeye başladım. Çok geçmeden üçü de gelmişti. ''Kadro tam, plan hazır, çantalar hazır ve saçlar...'' Kate'in ev topuzu olan saçlarına baktım. ''Kız saçını başını düzelt! Ayıp ayıp.''
Anlamadığı için üstelemedim. Üstelersem kavga çıkardı.
Hızla binadan çıktık ve çantaları bir kenarı bırakarak voleybol oynamaya başladık. Evet plan buydu. Voleybol oynamak.
Bana gelen topu sert bir şekilde karşıladım ve topun bahçeden dışarı gitmesini sağladım. ''Peri yavaş olmanı söyledik!'' Aurora sitem ile konuştu. Bense mahçup bir ifade ile kapı bekçisine döndüm.
''Şey top kaçtı da getirebilir misiniz?'' Bıkmış bir ifade ile sesli bir nefes verdi. Sonrada bir şey demeden, çoktan uzaklaşmış olan topun peşine ilerledi. Arkamı döndüm ve çantaları kapmış olan bizimkilere döndüm.
Onlar da hızla yanıma geldiler ve bekçinin gittiği yolun tersine koşmaya başladık. Ve plan işe yaramıştı. Şimdi ise tek bir sorun vardı. Nerede kalacağız? Ki bunu da şu an çözmüş bulunmaktayım.
''Hey benim teyzemin evine gidelim mi? Bence gayet iyi olur.''
''E teyzen varsa neden yetimhaneye düştün?'' Burukça gülümsedim. ''Bunu bilmek istemezsin han.''
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gotham'ın Puslu Sokakları 2
Fanfiction*BU KİTAP, SERİNİN İKİNCİ KİTABIDIR! Peri ne son yetimhaneye bırakılmıştı, değil mi? Peki orada ne yaşadı? Ya da yarasa ailesini bıraktığı gibi bulabildi mi? Ne kadar kaldı ki orada? Hayatı nasıl ilerledi? Peki bruce affedilecek mi? Her şey karı...