Ölüm

62 10 10
                                    


Bir süre mavi gözlere baktıktan sonra zar zor ayakta duran kızı tuttum ve yavaşça dolaptan indirdim. ''Stephanie?'' Bana baktı. Konuşacak bir durumda olmadığı açıktı. Buna rağmen beni kafası ile onayladı.

Kolunu omzuma sardım ve elimi beline koyarak destek olmaya çalıştım. Sonra da sol elimi sol kulağımdaki kulaklığa götürdüm ve konuştum. ''Hey gençlik! Onu buldum. Fakat yürüyebilecek bir durumda değil. Takviye lazım.'' Bunu der demez üzerimdeki bakışları fark ettim. Gözlerimi ona çevirdiğimde bana gülümsedi.

''A-aileye yeni mi katıldın?'' Gülümsedim. ''Pek yeni sayılmaz ama sanırım evet.'' Gözlerini kapıya çevirdi. ''Bruce hiç akıllanmamış.'' Kıkırdadım. ''Ve akıllanmayacak.'' Yüzünde bir gülümseme peydah oldu fakat yüzündeki yaralar nedeniyle hemen silindi.

Bu benim yüzümdeki ifadeyi de silmişti. ''Biraz daha dayan. Gelip bizi alacaklar.'' Gözleri zar zor açık kalıyordu. ''Cass... O-o nasıl?'' Gülümsedim. ''Senden bin kat daha iyi.'' Kafası ile onayladı. Ben de kafamı diğer tarafa çevirdim. Onu görmek canımı yakıyordu.

Ben onu ilk defa görmeme rağmen bu kadar kötü hissediyorsam diğrlerini düşünmek dahi istemiyordum. Yıkılacaklardı.

O sırada duyduğum ses ile arkama baktım. Tim bize -daha çok ona- bakıyordu. ''Stephanie!'' Stephanie arkasına baktı. Sonra ani bir hareketle benden ayrılıp arkasına döndü. Fakat bu ani hareket canını yakmış olacak ki hafifçe inledi. Tim ise daha fazla bekleden sarıldı.

''Özür dilerim. Bulamadım seni...'' Bir dakika. Tim ağlıyor mu? Burnumu çektim. Ben de mi ağlıyorum? Ayh! Umarım sulu göz olup çıkmam. ''Farkındaysanız hemen buradan çıkmamız gerek. Yoksa a 101 ile kurşun yağmuruna tutuluruz.'' Tim kız arkadaşı olduğunu tahmin ettiğim kızı kucağına aldı.

Ben de jason'dan arakladığım iki tane plastik mermili silahı çıkarttım. ''Buradan canlı çıkarsam da evden canlı çıkacağımı pek sanmıyorum...'' Hızla kapıyı tekmeledim. İki yana açılan bir koridor vardı. Kapıdan çıktım. Benim çıktığımı fark eden bazı bekçiler bize doğru gelirken onlara acımadan ateş ediyordum.

''Bunu kameraya kaydetmeliydim!'' Ben kulaklıktaki dick'in yönlendirmesi ile onların bulunduğu alana giderken arada şarjörü değiştirerek ilerliyor, tim ve step arkadan geliyordu. ''Şimdi sola dönün. Karşında büyük, iki kanatlı bir kapı göreceksin. Oraya git ve bize yardım et!''

Dediklerine uydum. Dev bir kapıdan geçip büyük bir alana gittik. Ve ne göreyim? Ya da görmeyeyim çünkü her yer karanlık. Tabiki özel lens devreye girdi ve gece görüşü her şeyi çözdü. ''Dick, burada sizden başka her şey var.'' Fakat bir kaç cızırtıdan başka cevap gelmedi.

''Tim?'' Arkamı döndüm. Umutsuz bir ifade ile bana bakıyordu. ''Yanlış yere geldik sanırım. Ve sanırım burası sinyal geçirmez bir oda. O kadar korunanın olduğunu varsayarsak... Önemli bir şeyler olmalı.'' Kafam ile onayladım. ''Hazır gelmişken biraz kurcalamadan gitmeyelim.''

Cevabını beklemeden daha önceden hözüme batan ışık düğmesine bastım. Burası bir laboratuvar olmalıydı. Fakat aldığım kötü enerji iyi şeyler için kullanılmadığına işaretti. ''Bence buradan çıkalım.'' Onu umursamadan masalar arasında dolanmaya başladım.

''Işıkları kim yaktı!'' O 'ışıkları kim söndürdü?' olmasın canım? Yok biz gerçek hayattayız. Ve buraya doğru gelen biri var. Arkamı döndüğümde tim kapıdan dışarı çıkıyordu. ''Sen git!'' Bana baktı, gülümsedi ve gitti. Ben de yukarıda bulunan havalandırma borusuna bir kaç saniye içinde girip rekor kırdım.

''Neden bu kadar çocuk sahiplendin? Bir türlü tükenmiyorlar.'' Gür bir kadın sesi dolmuştu odaya. Ben de hemen maskemdeki küçük kameraları çslıştırdım. E başka ne yapabilirdim ki?

''Normalden daha sessiz olman sinirlerimi daha çok bozuyor. Lütfen konuş bruce!'' Bir dakika ne? Kafamı bir tık daga çıkardım. Siyah ajan kıyafeti vr kahverengi muhteşem saçlarıyla talia göz önündeydi. Batman ise orada dikilip tek bir tepki dahi vermiyordu.

Sonra talia kemerinden çıkarttığı tüfeği batman'a uzattı. ''İçinde yedi kurşun var. Her bir velede bir tane. Fakat damian'ı öldürme. O soylu bir kandan geliyor.'' Kahkaha atmamak için kendimi zor tuttum. Bu kadın benim soy ağcımı biliyor mu acaba? Şu anda aşağı atlayıp 'Darkseid benim dedimdir, sen de bacım!' diye bağıra- lan ben nasıl bir cümle oluşturdum daha demin? En iyisi bunu unutalım.

Neyse nerede kalmıştık? Ha!

Bir an kendimi tutamadım ve aşağı atladım. Evet bunu yaptım. Ve hayır alnımdan kurşunu yemedim. Daha çok iki sinirli bakış ve fırlatma bıçaklarıyla karışık ninja yıldızları yedim. Ve sanırım beş ayrı yerimde bıçak kesikleri açıdı. Bir dakika lan! Bruce bana bıçak mı fırlattı?!

Yutkundum. Şimdi yanmıştım. ''Sen ne zamandan beri oradasın?'' Sert bir üslup ile söylemişti ki. Damian'a şükrettim. ''Bilmem, sanırım doduğum andan beri!'' Geri takla atarak alnımın tam ortasına saplanmak üzere olan ninja yıldızından son anda kurtuldum.

''Dalga geçme!'' Kıkırdadım. ''Ben dalga geçmiyorum ki! Gerçekten gelecekten geliyorum!'' Talia bana bir kać ninja yıldızı daha attı ve vicudumdaki kesik sayısı altıya çıktı. ''Bu kadar güçsüz olmana rağmen nasıl bu kadar cesur olabiliyorsun anlamıyorum.''

Ne? ''Güçsüz mü? Niye öyle diyorsunuz? Alındım... Gücendim...'' Bruce elindeki silahı bana tuttu. Ve anında ateş etti. Taniki de jason'dan bizzat ders aldığım için kurtuldum. Ama tam olarak kurtulamamışım. Kolumda hissetiğim ağır sızı bir anlığına nefes almamı zorlaştırdı. Elimden damlayan kanlar çoktan yerde bir göl oluşturmuştu.

Dizlerim titriyordu. Bunun bir anda üzerime çöken soğukluktan mı yoksa güçsüzlükten mi olduğunu ayırt edememiştim. Belki de üzerimdeki yoğun hayalkırklığından dı? Kim bilir?

''Bru-baba?'' Bana baktı. Ben de ona. ''Ne-neden?'' Elini bana doğru uzattı. İki adım geri kaçtım. Yani sanırım. Çünkü kan kaybının verdiği baş dönmesi giderek artıyordu. ''Bak bruce! Hemen senden kaçıyorlar! Sana değer vermiyorlar. Sen de onlara değer vermen gereksiz.'' Dizlerimin üzerine çöktüm.

''Keşke o gün bir veda olsaydı.'' O kadar kısık sesle konuşmuştum ki, duymadıklarına neredeyse emindim. Sağ tarafıma düştüm. Canım yandı. Fakat tek bir inleme bile çıkartacak halim kalmamıştı. Sonra yavaş yavaş canımın acısı dindi. Sanki derin bir uykuya dalmıştım.

''Onun için üzülmen anlamsız. Güçsüz bir kızdı. İstediğimiz zaman daha güçlülerini bulabiliriz.'' Güçsüz müydüm cidden? ''O sandığından daha güçlü bir kızdı talia. O darkseid'ın torunuydu. Ve kullanmayı bilmese bile özel güçleri vardı.'' Evet vardı. Belki de bu yüzden onları duyabiliyordum.

''O zaman yazık olmuş. Fakat başında bekleyerek zaman kaybedemeyiz.'' Kanımın hâlâ aktığını hissedebiliyordum. Ve bir süre hissettiğim sadece bu oldu. Damla damla aktı kanım. Sonra oda durdu. Ve tamamen karanlıkla kaplandım.

*****

3. Kişi

Bruce bir süre yerde hareketsizce yatan kıza baktı. Orta ve işaret parmağını kızın yanağına koydu. Buz gibi soğuktu kızın teni. Yutkundu. Sanki içinde aylardır sakladığı bir pişmanlık kol geziyordu. Yanında dikilen kadına fark ettirmeden kızın nabzına baktı. Atıyordu.

Kaşlarını çattı. Kurşun zehirleydi. Nasıl ölmemişti ki hâlâ? Sonradan geldi aklına kızın normal olmadığı. Gülümsedi. Yıllar sonra gülümsedi. Kızının ölmemesine gülümsedi...


Gotham'ın Puslu Sokakları 2Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin