Özel bölüm (1/3)

35 4 0
                                    


Karşımdaki televizyonu kapattım. Dabbe bile bayıyordu artık beni. "Ne güzel izliyorduk." Dedi kafasını dizlerime yaslamış Jason. "Abartısız 200'den fazla izlemişimdir. Baydı." Bana şokla baktı. "Sonunda! Bu günü o kadar çok beklemiştim ki." Bir anda kalkıp bana sarıldığında neye uğradığımı şaşırmıştım.

"Bu kadar abartılacak bir şey degil." Dediğim şeye ben de inanmamıştım. "Şaka mı yapıyorsun? Bu günü beş yıl bekledim. Şu saçma filmden asla bıkmayacağını düşünmeye başlamıştım." Koltuktan kalkıp televizyonu geri açtı ve farklı bir film açtı. "Hadi biraz aksiyon filmi izleyelim." Göz drvirdim. Sanki her gece o filmlerdeki olayları birebir yaşamıyordu.

"Japonya?" Duyduğumuz sesle Tim'e döndük. Telefonla konuşuyordu. "Orası da mı sıkıcı?" Bir süre sustu. "Dil sorun değil. İki hafta içinde öğre-" Sesi stephanie'nin buradan bile duyulan bağrışıyla kesildi. Ne dediği anlaşılmamıştı fakat tahmin edilebiliyordu. "O kadar uzun sürmez ki." Diyebildi kısık sesiyle. "Konu ne?" Diye sordum merakla.

Tim telefonu kendinden uzaklaştırıp hızla konuştu. "Tatile gitmek ve gezmek istiyormuş. Hiç gitmediği bir yere." Gülümsedim. "Türkiye olmaz mı?" Gözleri parladı ve sorumu hemen telefona aktardı. "Peri 'Türkiye olmaz mı?' diye sordu." Yüzünde belirmiş rahat ifade onaylandığını belli ediyordu.

"Git başka bir yerde konuş sevgilinle." Diye çıkıştı bir anda Jason. Tim bana el sallayıp salondan çıktığında Jason derin bir nefes aldı. "Hadi izleyelim artık." Arkamıza yaslanıp başımı Jason'ın omuzuna yasladım.

Normalde aksiyon filmleri ilgimi çekerdi fakat her akşam daha beterlerini yaşadığım için pek ilgimi çekmemişti. "Biz de mi gitsek Türkiye'ye?" Bir anda yerinden sıçramasıyla kafam boşluğa düştü. "Hayır, ne gerek var?" Göz devirdim. "Doğup büyüdüğüm topraklara gitmek istiyorum. Olamaz mı?"

Kafasını iki yana salladı. "Son zamanlarda kafam rahat. Uğraşamam bir daha." Kaşlarımı çattım. "Uğraşmak mı? Neyle? Herşey elimizin altında. İki hafta gider gezeriz. Hem ev biraz kalabalık. Baş başa vakit geçiririz." Kafasını iki yana salladı. "Başka bir ülkeye gitsek?" Kaşlarımı çattım. "Türkiye'nin nesi var?" Yutkundu. "Senin gibi insanlarla dolu bir ülke."

Fısıldamasına tezat duymuştum. "Benim gibi mi? Benim neyim varmış Jason?" Duyduğumu fark edince yutkundu. "Sesli mi söyledim. Yani öyle demek istemedim. Senin gibi mükemmel insanlarla dolu bir ülkeyse ben nasıl orada parlarım?" Toparlama çabasını kısık gözlerle izledim. "Ben anlayacağımı anladım. Sana iyi filimler." Ayağa kalktım ve salondan çıktım.

Sinirle çıkardığı nidalar hoşuma gitse de umursamadım.

*****

Süzme peyniri de ekmeğin arasına tıkıştırıp ağzıma attığımda geri yaslandım. "Doyan kalksın. Daha blaşıklar var." Diye söylendim. "Ne oldu bu gün bıçakla kovalamayacak mısın?" Damian'a sert bir bakış attım. Tabi benimkiler onun yanında yavru kedi bakışı kalır ama...

"Keyfim yerinde değil." Güldü. "Böyle olacağını bilseydim daha önceden kaçırırdım." Dedi keyfimi onun kaçırdığını sanarak. Aslında evet. Yüzüme buzlu su dökerek sabah pek mutsuz bir şekilde uyanmamı sağlamıştı. Ama naparsın? Kardeş sevgisi. Masanın üzerinden uzandım yanaklarını sıkmaya başladım.

Ellerini ellerime sardı ve hâlâ bir çocuk olmasına rağmen ezici bir güçle ellerimi yanaklarından kurtardı ve masadan kalktı. "Tch." İçeri giderken arkasından bağırıyordum. "Sen ne kadar tatlılığını kaybedersen kaybet! Ben seni hep severim." Tepkisine gülerek tekrar sandalyeme oturdum.

"Bazen seni parçalamadığına şaşırıyorum." Diye mırıldandı ince belli bardağından bir yudum alan Step. "Bizim yapamadığımızı yapmışsın. Ne desem bilemedim." Dedi Cass, Tim'in önünden son simit dilimini kaparken. Gururla göğsümü gerdim. "Ay ama utandırıyorsunuz." Türkçe söylemim sadece Tim'i güldürmüştü.

Gotham'ın Puslu Sokakları 2Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin