Jette

51 11 6
                                    


Jason odaya giren tim ve kucağındaki sarı saçlı kıza baktı. ''Bu ne lan!'' Sinirle arkasından gelen bir askeri yumrukladı. ''Ne olmuş ona!?'' Diye sordu dick. ''Biz de bilmiyoruz.'' Yutkundu ve arkasını baktı. ''Bir alt katta, hemen bu odanın altında janissary tek başına.''

Jason hızla odadan çıktı. Şu an neden orada tek başına kaldığını sorgulamayacak kadar sinirliydi. Timin dediği yere geldi ve geniş kapıyı açtı. Fakat güzel bir manzara onu beklemiyordu. Peri yerde büyük bir kan birikintisinin üzerinde hareketsiz yatıyordu.

Bir süre orada kaldıktan sonra hızla kızın yanına gitti. ''Janissary!'' Peri yavaş yavaş ayağa kalktığında jason hızla kızın yanına gitti ve kolundan tutarak kalkmasına yardım etti. ''Ne oldu burada? Bu kanlar kimin?'' Peri yere baktı. Olan olaylar aklına gelince hızla koluna baktı.

''Sanırım... Benim'' Sonra kolunu öne çıkartarak kostümündeki mermi deliğini gösterdi. Fakat kolunun üzerindeki yara kapanmıştı. Jason'ın da olayı anlaması uzun sürmedi. Neredeyse yirmi yıldır içinde saklanan güç artık açığa çıkmak istiyordu.

Jason'ın yerde duran mermiye takıldı gözü. ''Peri, favori kardeşim olduğunu söylemiş miydim?'' Peri kardeşinin ağzına vurdu. ''Sus! İsimimi söyleme.'' Sonra gözü kostümüne kaydı. ''Ya ama yeni yıkanmıştı! Her yeri kan oldu! Hayır onu geçtim alf reis'e yazık!'' Jason elini alnına vurdu.

''Kesinlikle sana yeni bir kotüm alabileceğimizi söylemeyeceğim.''

Peri ne dediğini anlamasa da anlamamazlıkdan geldi. ''Neyse diğerleri ne durumda?'' Jason elini belindeki silahına koydu. ''Buradaki insanların kökünü kazıyorlar.'' Peri gülümsedi. ''Step'i aldık. Gitmemiz gerekiyor. Bir tuzak kurulmasından şüpheleniyorum.'' Kafasıyla onayladı.

''Herkes buraya baksı-'' Sözünü kestim. ''Burada sinyal yok. Bu odadan çıkmamız lazım.'' Kafasıyla onayladı. İkimiz de fazla uzakta olmayan kapıdan çıktık ve jason komut verdi. Sonrası ise normal ilerledi. Bir iki adam biçme, gizli üsten kaçma ve ormandaki jette toplanma.

Jeti şükür ki dick kullanıyordu, tim stephanie'nin yaralarını sarıyor, cassandra timin yanında bir şey lazım olur diye bekliyor, jason ve damian oturmuş kafa dinliyor ve son olarak ben ve barbara, barbaranın kulaklığını paylaşarak şarkı dinliyorduk.

Kimse konuşmak istemiyor, herkes bu operasyonun fiziksel ve ruhsal yorgunluğunu atmaya çalışıyordu. Ve sanırım en büyük ruhsal yorgunluk bendeydi. Onlar daha başıma gelenlerin tamamını bilmiyorlardı. Ve bildiklerinde cidden büyük bir azar işitecektim. Bunu bildiğim için fazla uzatmadan mağaraya ulaştığımızda anlatacaktım. Sıcak sıcak.

''O nasıl oldu?'' Damian tüm soğukluğu ve merakıyla sormuştu. Onun bile endişelendiğini anlamak zor değildi. ''Şu anlık bir şey yok fakat alfred de bir muayne etmeli. O benden daha iyi bilir.'' Bir iki onaylayan mırıltı yülseldi. ''Hâlâ bilinci kapalı mı?'' Tim kafasıyla onayladı. ''Evet. Fakat bu iyimi yoksa kötü mü bilemiyorum.'' Yutkundum.

''Şey, ne zaman eve varırız?'' Konuyu değiştirme cabam takdire şayandı. ''Birkaç dakika kaldı.'' Kafamı önüme eğdim. Parmaklarımı şekilden şekile sokarak vakit geçirmeye çalışıyordum. Aklımdan çıkmayan o görüntüler... Kafamı iki yana salladım. Eğer düşüncelere boğulursam ağlardım. Ve ağlamak şu an istediğim son şeydi.

''Size, eve gidince bir kahvaltı hazırlayayım mı? H-hem saat sabah altıya geliyor. Yedikten sonra da yatarız.'' Tim gülümsedi. ''Buna asla hayır diyemem ikiz.'' Gülümsedim. En azından çalıştım. ''Helva da yap!'' Cassandra aniden atıldığında sanırım uzun zamandan sonra ilk defa böyle gülmüştüm.

''Sen iste yeter.''

Sanırım bir kahvaltı her şeyi değiştire bilirdi. Ve değiştiriyordu.

Gotham'ın Puslu Sokakları 2Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin