it kills to know that you've been defeated

4.2K 481 299
                                    

Merhabalarr. Hayırsız yazarınız geldi. Bölümü normalde doğum günümde paylaşmak istiyordum ama ben notlardan kopyalayıp wattpade geçirecekken ŞAK diye bölümü sildim. Tekrardan yazdım ama içime sinmedi gibi bilmiyorum umarım siz beğenirsiniz🥲

Çok konuşmak istemiyorum iyi okumalar🤍

Hayat cömert değildi. Sana iyi gelen şeyleri karşına çıkarır, çok geçmeden senden onun karşılığını isterdi. Bir kez gülersen, iki kez ağlatırdı. Bu ikilem birbirini nötrler, nihayetinde bunların hiçbirini yaşamamış gibi yok olup giderdik. Ben ise yok olmanın bi tık gerisindeydim. Yorgundum ve bu fiziksel olarak değildi. Uyusam da geçmezdi. Ruhum yorulmuştu bir kere, izin ver dinleneyim diye yalvarıyordu kalbime. Günlerim bu yorgunlukla geçip giderken gitmek istedi bedenim, kabul ettim. Kendimi avutuyordum belki ama uzaklaşmak benim için iyi olacağını düşünüyordum. Ama bu, tıpkı sigara tiryakisinin sigara bırakmaya başladığı ilk gün gibi zorluydu. Bırakmak, en başta kendisi için iyi olacakken; ondan uzaklaşmak ölüm gibiydi. Aslında asıl ölüm sigaranın ta kendisiydi.

Son yazdığım cümleyi tekrar okuduktan sonra küfrederek elime aldığım kağıdı buruşturmuş, zavallı kağıt parçasını diğerlerinin yanına göndermiştim. Saymayı unutacağım kadar dilekçe yazmaktan yorulmuş parmaklarımı çıtlatarak arkama yaslandım. Ağrıyan başım beni yarı yolda bırakacak raddede olduğundan yaslandığım yerden ayağa kalktım. Adımlarım çalışma odasına doğru gidiyordu.

Ne yaptığımı bilmiyordum düşünme yetim devre dışıydı. Sadece adımlarıma uyuyordum. Nihayetinde üst kata çıktığımda koridorun başındaki odanın önüne gelmiş hiç beklemeden kapıyı tıklatıp izin alarak içeri girmiştim. 

Önce önündeki dosyalardan kafasını kaldırmadan gözlükleri üzerinden geleni kontrol etmiş daha sonra beni görünce "Jungkook"  demişti kafasını kaldırarak. "Bir sorun mu var?" diyip kemik gözlüklerini çıkarmış ayağa kalkarak daha ben ne olduğunu anlamadan yanıma ulaşmıştı.

Sesindeki ilgili ton bana kendimi kötü hissettirmişti.
İki adım ötemdeki sanki sorunumu anlayacakmış gibi yüzümde dolaşan gözlerine benimkilerini değdirmemeye özen göstererek "Ben istifa ediyorum." demiştim.

Gözlerini kaçıran bu sefer o olduğunda roller değişmiş gibiydi. Yüzünden bir şeyler anlamaya çalışma sırası artık bendeydi. Kaşları hafifçe kalkmış gözlerindeki parıltılar aniden kesmişti ışığını. Her zaman olduğu gibi şimdi de yüzünden bir şeyler anlayamıyordum. Kaçırdığı gözlerini nihayetinde bana taşıdığında  "Yani gidceğini biliyordum ama altı aylık sözleşme-"

"Anlaşmayı Bayan Asemi'yle yapmıştım. Sizinle değil." dedim cümlesini bitirmesine izin vermeden.

Yüzüne mutluluktan uzak bir gülüş yerleşmişti ama sinirli gözükmüyordu. Tek elini beline yerleştirmiş bir süre gözlerini odada gezdiriyordu. Büyük ihtimalle kendine sakinleşmek için izin veriyordu. Odada dolanan gözleri benimkilerle buluştuğunda bakışlarının yumuşadığını görebilmiştim.

"Jungkook biliyorum." dedikten sonra bir süre soluklanmış "Normal değil yaşadıklarımız, ben gerçekten çok üzgünüm. Lütfen bu yüzünden gitme." dedi gayet sakin bir şekilde.

"Bununla alakası olduğunu nereden çıkardınız?" boğazıma oturan yumru beni zorlasa da "Bazı şeyler bitti."dedim zoraki gülerek. O an görmüştüm karşımdaki adamın tamamen bittiğini. Omuzları düşmüş ifadesi donmuştu. Fakat bir tepki vermek yerine "Peki" diyerek arkasını dönmüş masaya ilerlerken "Tazminat paranı ayarlayacağım" demişti bana bakma gereksinimi bile duymadan.

Bu tavrı beni kırmıştı, gidiyorum diye bana sinirlenme hakkı yoktu bile. Koltuğuna çoktan oturmuş ona bakarak "Tazminat istemiyorum, size bu yüzden gelmedim." sesim ister istemez yüksek çıktığını farkettiğimde daha kısık bir sesle "İyi geceler." demiş odadan çıkmıştım.

fifty-eighth sonnet \\ taekookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin