won't tell me to stop

5.3K 583 158
                                    



İki gündür yaşadığım gelgitlerin haddi hesabı yoktu. Kalbim boşluktan başka bir şey değildi. Hissetme yetimi kaybetmiş gibiydim. Oysa iyi şeyler yaşamıştım, çok önemli sınavımdan oldukça yüksek bir not almıştım; bursum yenilenmişti uzun zamandır almak istediğim telefonu almıştım ama buna rağmen tam anlamıyla huzurlu hissedemiyordum. Onun yokluğundan mıydı? Sanmam, onu uzun yıllar boyunca görmemiştim iki gün benim için hiçbir şeydi. Başkasıyla evli diye mi? Hayır. Evet. Bu soruyu geçelim. Onu hala seviyor muydum? Ona olan aşkım kalbimi delip geçecek durumda. Ona adım atacak mıyım? Asla.

Ne kadar kabullenemesem de onun bir ailesi; bir kızı ve belki de çok sevdiği bir eşi vardı. Bu bir gerçekti ve onun ailesiyle arasını bozacak bir şey yapmayacaktım.

Ona olan özlemime gelirsek. Onu ne kadar her gün görüyor olsam da hala özlüyordum. Gözümün önünde olsa da özlüyordum. Sanki rüya görüyordum. Oradaydı tam karşımdaydı ama ona dokunamıyor, yanına gidip sarılamıyordum. İki yabancıydık artık.

Bedenlerinde birbirlerinin öpücük izleri olan, zamanında sabaha kadar şehvetle bedenlerinin yanmasına izin veren iki yabancı.

'Sorun değil' dedim kendi kendime. Bu bir rüya olsun sorun değil. Eğer rüyaysa bile, Tanrım lütfen beni uyandırma. Kalsın uzağımda, yeter ki göreyim o güzel yüzünü. Başkasının elini tutsun acımı içime gömerdim yemin ederim sessiz sessiz öleceksem de uyanmak istemezdim.

O üç oda ötemde dünyalar güzeli eşiyle sabaha kadar sevişirken, ben hasretimin alev alev yaktığı bedenimle kıvranırdım yatağımda. Ama sabah hiçbir şey olmamış gibi uyanır, direkt onu görürdüm.  O ise sabahın erken saatlerine rağmen hazırlanır tam saatinde yemek masasına otururdu. Siyah kıvrımlarının üzerine döküldüğü bal rengi irisleriyle bana bakması bile ayaklarına kapanıp hüngür hüngür ağlama isteğimi getirirdi.

Şimdi ise bir iş seyahatindeydi. İtalya'ya çok önemli bir toplantıya gitmiş- bunu Lora ve Saemin Noonadan duymuştum- . Bu yüzden de, katlara güvenlik kamerası takmaya gelen kişiler hariç, iki gündür evde sadece biz vardık. Bayan Asemi de geç saatlerde eve döndüğünden ev tamamen bize kalıyordu.

Şimdi ise küçük kızın odasına gelmiş pencere kenarındaki koltuğa oturarak onu uyutmaya çalışıyordum.  Kapının tıklatılmasıyla yerimden doğrulma zahmetine girmeden kafamı oraya çevirdim. Tahmin ettiğim gibi Lora içeri girerek "Jungkook Bay Kim'i kızıyla konuşturur musun?" demiş, daha cevabımı bile beklemeden telefonunu elime sıkıştırıp odadan çıkmıştı. Henüz yüzüme kaldırma cesareti bulamadığım telefon elimde öylece dururken kucağımdaki kıza baktım. Heran merakla elimdeki telefona uzanırken telefonu suratıma kadar kaldırdım. Yorgun bakışları üzerimde gezerken bir şey söyleme gereğinde bulunmadan telefonu kucağımdaki kızın hizasına indirdim.

Tıpkı Taehyung gibi Heran'ın da yüz ifadesi birbirlerini gördükleri anda değişmişti. Küçük kız babasına ulaşmak icin elimdeki telefona atılırken, o güldü "Güzel kızım" dedi sakin bir ses tonuyla. Taehyung'u nadir zamanlarda gülümserken görüyordum ve bu anlar sadece kızıyla olanlardı.

Kızı onun için çok önemli olduğu yadsınamaz bir gerçekti. Defalarca görmüştüm kızının minik ellerini öptüğünü, öperken kokladığını. İtalya'ya giderken bile tam yarım saat boyunca kızına sarılmıştı. Taehyung güzel seviyordu.

Bir yandan sessizce telefonu tutarken diğer yandan düşünmekten o kadar dalmıştım ki dediklerinin sadece bir kısmını duymuştum. "Biliyorsun kızım, sen benim tek dostumsun." Sonrasını yeniden duymamıştım sesler uzaklaşmıştı. Düşünüyordum. Bu aralar o kadar düşünüyordum ki onları arasında boğulup kalıyordum her seferinde. Burası bana iyi gelmiyordu onun çevresinde oldukça kalbim ağzıma gelecekmiş gibi oluyordu. O bana öylesine derin baktığından mıdır bilinmez karşısına geçince adımı unutacak raddeye geliyordum.

Baba kız uzun süredir konuştuğundan hareketsiz kalmak beni mayıştırdı. Uzunca bir savaş verdikten sonra göz kapaklarım ağırlaşıp uykuma yenik düştüğümde telefon tutan elim koltuğa düşmüştü.

Ne kadar zaman geçmiş bilmiyorum. Yerimden rahatsızca kıpırdandığımda ağrıyan kemiklerim ayılmamı sağladı. Gözlerimi açabildiğimde önce kollarımın arasında uyuyakalan Heran'a daha sonrasında da hala sımsıkı bir şekilde tuttuğum telefona gitmişti. Yüzüne vuran zayıf ışık haricinde tamamen siyahlar içindeydi. En son hatırladığım kadarıyla açık olan ışıklarını kapatmıştı.

Biliyordum. Yanan ışıkları sırf bizi rahatsız etmesin diye söndürmüştü. Ne kadar değişirse değişsin, yıllar ondan nelerini götürürse götürsün, o ince düşünceli bir adamdı. Duş almaya gittiğimde ben çıkana kadar kıyafetlerimi ısıtan; pizzamdaki mantarları tek tek ayıklayan bir adamdı Taehyung.

Hayatımdan tamamen çıkmış olsa da beni büyüten onu unutamazdım. Benimle vakit geçirmek için uykusuna direnen onu unutamazdım. Benim için gençliğini yakıp daha çok gençken çalışmaya başlayan ondan nefret edemezdim. Ben ölsem Taehyung'un hakkını ödeyemezdim.

Dumura uğradığını belli eden bakışları üzerimde gezindi. Birden uyanmama şaşırmış olmalıydı. Çünkü bilmiyordu o gittiğinden beri uykularımın kesildiğini. O benim birden uyanmama şaşırmıştı; ben de onun tam yarım saat boyunca bizi izlemesine. Çünkü telefon kamerasının Heran'a dönük olmadığına adım gibi emindim. Uyku mahmurluğuyla ilk başta ne yapacağımı bilemesem de hemen sonra "A- ah kusura bakmayın uyuyakalmışım" diyerek suratına kapatbilmiştim.

Geçiş bölümüdür diğer bölüm hemen sonra geliyor. Umarım beğenmişsinizdir görüşmek üzere 🦋❤️

twt/ @SSEXYPORNSTAR
tiktok/@ssexyp0rnstar

twt/ @SSEXYPORNSTAR tiktok/@ssexyp0rnstar

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
fifty-eighth sonnet \\ taekookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin