i just pray the wires aren't coming

2.2K 226 71
                                    

Şey merhaba ben geldim:) sizi beklettiğim için çok özür dilerim. Açıkçası artık bölüm atmayı düşünmüyordum okunmaların azlığından dolayı. Ama kitabın az da olsa olan okuyucuları için bu bölümü 2-3 gün içinde yazıp atıyorum. Neyse daha fazla konuşmayayım iyi okumalar🥴

Odaya giren güneş ışıkları çıplak tenimi ısıtırken gözlerimi kırpıştırarak açmıştım. Yeni uyanmış olduğumdan bir süre nerede olduğumu kestiremesem de beni izleyen bir çift gözle kendime gelebilmiş "Günaydın." diyebilmiştim kısık sesle.

O da gülümsemiş "Günaydın" demişti. Uyurken sürekli pozisyon değiştirdiğimden normalde sırtım ona dönükken uyurken diğer tarafa dönmüş olmalıydım ki göğsünde yatıyordum.

Arkamı dönerek çoktan doğmuş olan güneşe baktığımda "Saat kaç?" diye sormuştum. "Muhtemelem on." dediğimde yerimden doğrulmuş "İşe gitmeyecek misin? Geç kaldın." diye sormuştum.  O ise beni belimden tutarak yeniden kendine çekmiş "Kollarımın arasında böylesine güzellikte uyurken gidemedim." demişti karşımızdaki aynadaki yansımamı göstererek.

Gerçekten. Dalga geçiyor olmalıydı. Saçlarım dağılmış dudaklarım şişmişti, yastık izi geçen yanaklarımda kızarıklıklar ve garip şekiller vardı. Ve dudaklarım açık uyuduğum için muhtemelen salyam akmıştı.

"Berbat gözüküyorum." diye isyan ettiğimde yüzümü gizlemek için göğsüne yasladım. "Jeongguk bu sabah gözümü açtım ve tam kollarımın arasındaydın, bebek gibiydin öyle güzel uyuyordun ki rüyadaymışım gibiydi."  dedikten sonra beni kollarının arasına almaya çalışıp başarısız olunca "Jeongguk ne kadar da büyümüşsün kollarımın arasına sığmıyorsun bile!" demişti isyan edercesine. Hemen başını hafifçe kaldırarak kaslı kolumu ısırmıştı.

Gerçekten de öyleydi kollarını iki yanıma sarmış olmasına rağmen yanında o kadar cüsseli kalıyordum ki ellerini birleştiremiyordu bile. Fakat yatakta biraz daha kayıp başımı göğsüne yasladığımda sanki tamamen küçülmüş gibi hissetmiştim.

Onun yanında belki de ondan daha yapılı duruyor olsam da, kolları arasında küçücük bi bebeğe dönüşebilmem an meselesi oluyordu. Ondan gördüğüm ilgi alakayı, şımartılmayı seviyordum. Şanslıydım ki o da beni şımartmayı fazlasıyla iyi biliyor, tüm ilgisini bana veriyordu.

"Aşağıya senin için bi spor salonu yapalım." dediğinde daldığım düşüncelerden sıyrılmış, gözlerimi kocaman açarak yerimden doğrulmuştum. "Abartma Taehyung istediğim zaman gidebileceğim bir sürü spor salonu var zaten" dediğimde göz devirdi.

"Yaptıralım işte Jeongguk. Senin için diyorum." dedi dudaklarını büzerek. "Ah! Bu arada." dedi konuşmama fırsat vermeden. Ardından sözlerine devam etti "Senin için alışverişe çıkmalıyız, istersen bir alışveriş merkezine gideriz."

"Ola-"

"Ya da dur zahmet etme hiç ben birkaç personel getireyim eve onlar sana yardımcı olur." dedi benden bir cevap beklemeden, kendi kendine konuşuyormuşçasına.

"Abartma-"

"Gerçi alışverişe çıkarsak beraber vakit de geçirebilir sen ne düşünüyorsun?" diye sordu nihayetinde bana dönerek.

"Alışverişe çıkarız." diye onu onayladığımda memnunca gülümsedi. Dünden beri bu şekildeydi. Her şeyi en ince ayrıntısına kadar düşünüyor ve soruyordu. Ne istersem isteyeyim dakika geçmeden yapabilme isteği gözümü korkutsa da aslında sadece heyecanından olduğunu biliyordum.

"Bay Kim" dedim yatakta doğrularak. "Pineklemenin zamanı değil kalkıp işinize gidiyorsunuz." dediğimde isyan edercesine suratıma baktı. "Ama ben seninle vakit geçirmek istiyorum!" dediğinde kollarından kurtularak ayağa kalktım. Yatağın etrafını dolaşarak tam önünde durduğumda uzandığı yerden beni izlemiş, açık açık vücudumu süzmüştü.

fifty-eighth sonnet \\ taekookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin