Söylediklerini anladığımda yanaklarım hızla kızardı. Geri çekilmeye çalışsam da bırakmıyordu. Ellerini belimden kalçalarıma indirip beni kendine çektiğinde, ellerim göğsüne yerleşti. Davranış biçimine bakılırsa evde bizden başka kimse olmadığını düşünüyordu.
" Ege evde- " Cümlemi tamamlatmadan dudaklarıma yapıştığında durdum. Ona karşılık dahi vermiyordum. Bu onu daha da sinirlendirmekten başka bir işe yaramamıştı oysa. Dudaklarıma yaptığı baskıyı daha da arttırdığında dudaklarımı araladım. Dili ağzımdan içeri kaydı.
" Buse ben- " Ceren'in sesini duyduktan hemen sonra nefesinin kesildiğini belli eden o sesi duydum. Kendimi geriye çekip ona bakmaya çalıştım ama Ege izin vermiyordu.
" Çok özür dilerim. " Sesinde kokan kahkahayı duyumsamamak için deli olmak gerekirdi. Daha sonra benimle dalga geçeceğinin garantisini veriyor gibiydi. Dudağımı sinirle dişleyerek Ege'ye baktım. Her şey onun suçuydu.
" Hepsi senin yüzünden ! "
" Bana evde birisinin olduğunu söylemeyen sendin. Ayrıca seninle üç sene görüşmedim. Başbakan gelse umrumda olmaz. "
" Sana söylememe fırsat vermeden dudağıma yapıştın, " dedim sonraki cümleyi es geçerek. Halbuki asıl ilgimi çeken ve kalp ritmimi oynatan cümle oydu. Ancak ona verecek bir karşılık bulamamıştım. O kısacık zaman diliminde benimde kimse umrumda olmamıştı.
" Pek karşı çıkıyor gibi durmuyordun Buse şimdi. "
Ceren'e gözlerimdeki öldüren ifadeyle birlikte döndüm. Ege'nin kahkahasını duyduğumda gözlerimi kapadım. Sakinim, sakinim, sakinim ! Ancak kendimi ne kadar telkin edersem edeyim sakin değildim.
" Ceren kaşınma istersen ! "
Ağzına fermuar çekiyormuş gibi hareket yapsa da kahkahası yüzünden omuzları sarsılıyordu. Egenin de ondan aşağı kalır yanı yoktu, hatta Ege kahkahasını saklamaya bile çalışmıyordu. Ne kadar kızmaya çalışsamda Ege'ye kızamıyordum. Hele de bu şekilde gülerken... Gözleri kısılmış, kenarlarına minicik kırışıklar çıkmışken...
" Tamam yeter, güldünüz, bitti. Sinirlerimi bozmayın daha fazla. "
Melek ağlamaya başlayınca kaçma bahanesi için bunu kullandım. Küçük kızım beni her durumda kurtarıyordu. Ne olursa olsun, onu doğurduğum için bir an bile pişmanlık duymamıştım. Bekar bir anne olarak türlü zorluklarla karşılaşmıştım ama Melek'e tek bakışın ardından bütün zorluklar geride kalmıştı.
Beni gördüğü anda kollarını bana uzattı. Onun kadar büyük sevinçle kollarıma aldım kızımı. Boynundaki boşluğa burnumu bastırarak kokusunu çektim içime. Kısacık bir süre ayrı kalmıştık ama özlemiştim.
" Kızımı birazda ben koklayabilir miyim ? "
Ege'yi kapının pervazına yaslanmış bizi izlerken görünce gülümsedim. Onunda yüzünde bir gülümseme vardı ve Melek'in gözlerinin içine bakarken gözleri parlıyordu. İçimde büyüyen suçlulukla bıraktım kollarına Melek'i. Aynen benim yaptığımı o yaptı bu sefer kızıma. İçime anlam veremediğim bir kıskançlık doldu. Ama hangisini kıskanmıştım bilmiyordum. Kızımı mı yoksa Egeyi mi ? Ege tek kolunu açarak beni de yanlarına çekince içimdeki kıskançlığın aralarında olmayışımdan kaynaklandığını fark ettim. Çünkü şu anda buradayken o duygudan eser yoktu.
(...)
Gözlerimi mis gibi bir kokunun burnuma gelmesiyle araladım. Karnımın guruldamasıyla elimle karnıma bastırdım. Yan tarafıma baktığımda boş olduğunu görüp suratımı astım. Sadece Ege değil, bebeğimde yoktu. İkisi de beni burada bırakıp gitmişlerdi. Ayağa kalktım ve banyoya ilerledim. En azından yüzümü yıkayıp gitmek istiyordum Ceren'in yanına. Şu anda yanımda ondan başka kimse yok gibi gözüküyordu. Mutfaktan böyle güzel kokular geliyorsa mutfaktaki ondan başkası olamazdı. Ancak mutfaktan içeri girdiğim anda kapıda kalakaldım. Ege'nin üzerinde bir mutfak önlüğü vardı ve tavada bir şeyi karıştıyordu. Buraya kadar her şey güzel gelebilirdi. Ama Melek'i mama sandalyesine oturtmuş, önüne de mama koymuştu. O da onu yemek yerine oyun malzemesi olarak kullanıyordu. Kaşıkla mamaya vuruyor ve her yere dağılmasını sağlıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BIRAKMA BENİ
Teen FictionAşık olmak için 3 saniye yeterken, unutmak için 3 sene yetmemişti...