" Bak, tekrar özür dilerim tamam mı ? " Utançtan yerin dibine girebilirdim. Bir daha asla sarhoş olmayacaktım ! Asla yapmam dediğim ne varsa sarhoşken hepsini tek tek yapıyordum. Ama sanırım bu en kötüsüydü. Ege'yi öpmek ne demekti ya !
" İş işten geçtikten sonra özür dilemen faydasız. Sen bunların olabileceğini düşünmedin mi cidden ? Sen her şeyi hesaplayarak yapan bir insansın. Bunu mu hesaplamayacaksın ? Güldürme beni. " Şu durumda belkide hiç sinirlenmemem gerekiyordu, ama duygularına söz geçirme konusunda sanırım en kötü insan bendim.
" Beni çok tanıyormuş gibi konuşma. "
" Öyle konuşmuyorum, ben seni tanıyorum. " Kaşlarımı kaldırıp gözlerinin içine baktım. İşte beni tanıdığını sanan biri daha çıkmıştı karşıma. Ama sorsan ne sevdiğimi dahi bilmezdi.
" Ege, söylesene ben en çok neyi severim ? " Bir anda kalakaldı. Bu soruyu özenle seçmiştim, çünkü buna verebilecek bir cevabı yoktu. Aramızda geçen bir konuşmada seni demişliğim vardı. Bunu da bana söyleyemeyeceğine göre bir cevabı elbette olmazdı. Sonra umursamazlığına dönüp bakışlarını alaya buladı.
" Bunun konumuzla alakası yok. " Elini önündeki masanın üstüne koydu ve gözlerini kapadı. Şu anda gerçekten çok çaresiz duruyordu ve bu beni öldürüyordu. Karşımda başkasına açıklama yapmak zorunda kalacağı için şekilden şekile girmesi görüntülerin en kötüsüydü. O bu şekilde davranınca kendimi öldüresim geliyordu. Hele de beni aldattığı zamanki rahat hallerini hatırladıkça... İçime dolan sinirle konuşmaya başladım.
" Çaresizmiş gibi durma karşımda. Sanki bakireliği alınmış bir kadın gibisin ! " Kapadığı gözlerini açıp bana baktı. Bakışları çok karışıktı. İçlerindeki anlamı çözemiyordum. Ama orada çözebildiğim bir duygu şu anda mevcuttu ; Öfke. Vücudundan öfke yayılıyordu resmen.
" Bu zaten benim bakireliğimle, pardon erkekler bakire olmaz, bakirliğimle alakalı birşey değil. Benim bakireliğini aldığım insanla ilgili. " Nefesimin kesildiğini hissettim. Bana karşı bu kadar açık olmasını beklemiyordum. Amacı canımı yakmaksa, tebrikler başarmıştı.
" Bana bu şekilde bakınca kendimi suçlu gibi hissediyorum, oysa suçlu olan tamamıyla sensin. " Ah ! Zaten ona kalsa üçüncü dünya savaşını da ben çıkaracaktım. Tamam, suçluydum. Zaten ben kendimi tamamıyla suçsuzum diye soyutlamıyordum, ama tüm suçta bende değildi. Yani öpmem konusunda değil, gitmem konusunda.
" Ne şekilde bakacağımı da sana mı sorayım ? "
" Şu haldeyken hiç çekilmiyorsun. Ben burada bir çözüm yolu bulmaya çalışıyorum. En azından sende yardımcı olabilirsin. " Ellerimle burun kemerimi sıkıştırdım. Şu anda elimde bir bilgisayar olsa ağlamamak için neler yapılabileceğini internetten araştırırdım.
" Benim hakkımda kötü birşey demezsin umarım. Daha yeni ünlü olacağım. " Birşey demesini istiyordum. En azından bu sözümü onaylamasını falan. Çünkü eğer onaylarsa onun gözünde azda olsa değerim olduğunu bilecektim.
" Senin adını iyiye çıkarmak için onu üzemem. Bunu yapamam anlıyor musun ? Sen beni bırakıp gittin. Sana yalvardım ben. Gitmemen, beni bırakmaman için yalvardım ama yine de gittin. Şimdi neden senin adını iyiye çıkarmaya uğraşayım ki ? Ayrıca ne diyeceğim adını iyiye çıkarman için. Sevgilim falan mı ? "
" Aslında aklımda olan şey tam olarak bu. " dedi Bora içeri girerken. Ne zaman içeri girdiğini bilmiyordum, ama bana yönelttiği acıyan bakışlarından konuşmanın çoğu kısmını duyduğunu anlayabiliyordum.
" Sen delirdin mi ? Benim bir nişanlım var. Onu ne yapacağım. "
" Gerçek bir ilişki olmayacak ki. Sadece 3 ay. Sonra ayrılırsın. Yani ayrıldığınızı söylersiniz. " Ege başını iki yana salladı. Bunu kabul etmesini her şeyden çok istesemde Onu zorlayamazdım. Buraya hiç gelmemem gerektiğini bir kez daha anlamıştım. Neyi amaçlayarak gelmiştim, karşımda ne bulmuştum. Oysa ne umutlarım vardı. Şu anda Onu ne kadar kırdığımı bir kez daha anlamıştım. Ama tekrar geriye dönsek yine gitme vaktim gelince giderdim. Mecburdum, sanırım acıya alışmam gerekiyordu.
" Sorun yok Bora bey. Ege doğruyu söylüyor. Ben olsam nişanlımın böyle bir şey yapmasına müsaade etmezdim. " Ege bana bakmıyordu. Bu kadar mı nefret ediyordu benden ? Gözlerimin dolmasını engelleyebilsem, hiç beklemez engellerdim. Ama bunun yerine arkamı dönüp oradan çıkmayı seçtim. Eğer orada biraz daha kalsam Ege'yi zorlayacağımı biliyordum. Beni hiç affetmeyecekti, bundan kesinlikle emin olmuştum. Lavaboladan içeri girdim ve kendimi tuvaletlerde birine attım. Şimdi kendimi bırakabilirdim. Gözlerimden yaşların süzülmesine çoktan izin vermiştim ama ses çıkarmamak için kendimi zorlamıştım. Artık buna gerek yoktu. Sesimden kimse tanıyamayacağına göre istediğim gibi ağlayabilirdim. Ağzımdan bir hıçkırık kaçtı. Sonra bir tane daha ve bir tane daha. Klozetin kapağını kapadım ve yan taraftaki peçeteden büyük bir parça kopardım. O kadar kendimi kaybetmiştim ki iğrenme duygum bile yok olmuştu. Burnumu gürültüyle silerken içeri birinin girdiğini duydum. Tutmaya çalıştığım hıçkırık ağzımdan kaçınca tekrar kendimi bıraktım ve ağlamaya devam ettim. Kapının tıklatıldığını duyunca sesimi düzeltmeye çalıştım.
" Dolu. "
" Dolu olduğunu zaten biliyorum Buse. Dışarı çıkar mısın ? " Ege'nin sesini duyunca dudağımı ısırdım. Kan tadı aldığıma yemin edebilirdim. Ayrıca burası kızlar tuvaletiydi neden içeri girmişti. O çok sevdiği sevgilisi buna da kızabilirdi.
" Hayır çıkmayacağım. En azından şimdilik. " Burnumu çekip kararlı bir duruş sergilemeye çalıştım. Onun dışarıda olması bile benim savunma mekanizmamı tetikliyordu.
" Çocuk gibi davranmayı keser misin ? Hadi dışarı gel ya da kapıyı aç ben içeri geleyim. " Ben çocuk gibi davranamam benim bir çocuğum var diye bağırmak istesemde bu her şeyi düzeltmekten çok daha da beter edeceği için dilimi ısırıp susmayı seçtim. Ayrıca ben içeri geleyim de ne demekti ?
" Şu an çocuk gibi davranan sensin. Çıkar mısın şuradan ? Birde kızlar tuvaletine girmişsin. "
" Burası erkekler tuvaleti yalnız. " İçeri girerken dikkat etmemiştim, belkide... Kapıyı açıp hemen kendimi dışarı attım. Tabi bu sürede karşımdaki Ege'ye çarpmış ve yerimde kalmıştım. Kapıdan çıkınca erkekler için olan tuvaletlerden görünce gözlerim fal taşı gibi açıldı. Ege beni tuvaletin içine geri sokup kapıyıda kapatınca kafamı kaldırdım. Şu anda benden uzun olmasının dezavantajını yaşıyordum.
" Ne yapı..." Eli ile ağzımı kapatınca sesimde kesilmişti. Bir eli ağzımı kapatırken diğerini dudaklarına götürüp susmam için bir hareket yaptı. Sesim anında kesilirken içeriden sesler geldiğini duydum.
" Abi o kız nasıldı ama. Tek gecelik olduğunu anlayınca yüz ifadesini gördün mü ? "
" Evet ya. Bu kızlar hiç akıllanmayacak. " Susmam şu anda benim için her şeyden daha zor hale gelmişti. Feminist yapım ortaya çıkmış, dışarıdakileri parçalama isteğiyle dolmuştum. Ege beni kendine dayayıp kulaklarımı kapadı. Ağzımdaki eli kulaklarıma geçmişti ama göğsüne dayalı olduğumdan yine konuşamıyordum. Aslında konuşmak istediğimden dee pek emin değildim. Konuşmazdım ki. O yüzden düşünmeyi bırakıp kokusunu içime çektim. Bir an için gerilen bedeninden bunu pek hoş karşılamadığı belliydi ama sesini çıkarmadı. Sesler kesilince başımı kaldırdım ve suratına baktım.
" Tehlike geçti. "
" Evet ve bende içeri girdim. " Kaşlarımı çatıp ne demem gerektiğini düşündüm. Dolaylı yoldan da olsa onun istediğini yapmıştım. Şikayetçi miydim ? Asla.
" Sen neden geldin peki ? "
" Adının kötüye çıkmamasını çok mu istiyorsun ? "
" Bu da nereden çıktı ? " Biraz daha geriye çekilip kendine alan açtı. Kokusu da benden uzaklaştığı için kendimi kötü hissettim.
" Sen sadece cevap ver. " Emir veren sözlerinden hoşlanmamıştım. Yinede Boranın dediği gibi Onunla sevgili olma işi hoşuma giderdi. Eski günlerdeki gibi.
" Evet. " dedim dürüstçe.
" O zaman sevgilime bu durumu açıkladıktan sonra sevgilim rolünü üstlenmeyee hazır ol. "
Çok beklettim biliyorum, bunun için özür dilerim. Gerekli nedenlerim olmasa inanın bekletmezdim ama dediğim gibi nedenler. Umarım beklediğinize değen bir bölüm olmuştur. :D
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BIRAKMA BENİ
Roman pour AdolescentsAşık olmak için 3 saniye yeterken, unutmak için 3 sene yetmemişti...