Sanırım baya uzun bir ara oldu. Ama hikayeye gösterilen ilgi o kadar azdı ki yazmak içimden gelmedi ne yazık ki. Bir dahaki bölümle bu bölümün arasının bu kadar uzun olacağını zannetmiyorum ve umarım bu bölüm bekleyenleri tatmin eder. Okuyan arkadaşların oy vermelerini ve yorum yapmalarını rica ederek bölüme geçiyorum. İyi okumalar.
Vakit geçmiyordu. Ege evden gitmişti gitmesine ama arkasında nasıl bir kadın bıraktığını tahmin bile edemeyeceğinden emindim. Ege gideli yaklaşık dört saat olmuştu. Dile kolay, bana zor dört koca saat. Benim tırnaklarımı yememe sebep olan, her dakika saati kontrol etmemi bas bas bağıran, beklemekten başka birşey yapamadığım dört koca saat. Melek uyanmış ancak yemeğini yedikten sonra tekrar uykuya dalmıştı. Ceren ise benim evin içinde dönüp durmamdan sıkılmış ve oğlunu parka götürmüştü. Gerçekten nişanı atacak mıydı ? Yoksa sadece o anlık, beni rahatlatmak için söylenmiş, basit bir söz müydü o söylediği ? Saçlarımı yolma isteğimi bastırarak bir omzumdan diğerine attım. Daha ne kadar beklemem gerekiyordu tam olarak ? En azından ne kadar beklemem gerektiğini bilseydim, belki daha rahat olurdum. Zil çalınca rekor sürede kapıya ulaştım. Gözetleme deliğinden baktığımda Ege'yi görünce derin bir nefes aldım ve kapının arka tarafında olan aynada kendime baktım. Aslında çok bakımlı sayılmazdım ama, Ege benim bundan çok daha kötü hallerimi görmüştü. Tabi aynı şekilde bende onun. Zil tekrar çaldığında kaşlarımı çattım. Ben onu 4 saat beklemiştim ama o kapının açılması için 4 dakikacık bekleyemiyor muydu ? Kapıyı açtım ve Ege'nin gözleri ile karşılaştım.
" Azıcık bekleyemiyor musun ? "
Başını iki yana sallarken mırıldandı.
" Ben seni 3 sene bekledim. Bence çok bile bekledim. "
Gözlerimi devirdim. Tabiki beklemişti. Nişanlanma işinide sırf zaman geçirmek için yapmıştı zaten. Yoksa beni bekliyordu.
" Melek nerede ? "
" Uyuyor. "
" Hala mı ? "
" Yemek yedikten sonra tekrar uyudu. "
Bakışları üzgün bir hal alınca şaşkınlıkla ona baktım. Bebeklerden nefret ediyordu. Acaba ben mi öyle hissetmiştim ? Omuzlarıma binen suçluluk duygusunun ağırlığıyla omuzlarımın çöktüğünü hissettim.
" Onunla daha fazla zaman geçirmek isterdim. "
Sözlerinde herhangi bir suçlama yoktu ama bu, omurgamdan aşağı hoş olmayan bir titreşimin yayılmasını engellemiyordu. Melek ağlamaya başladığı zaman neredeyse sevinecek hale gelmiştim ama Ege gerçekten sevinmişti. Benden önce yatak odasına koşarak kızımı kucağına aldı. O kadar sevimlilerdi ki, eğer elimde fotoğraf makinesi olsa tereddüt etmeden çekerdim. Melek bana doğru kollarını uzattığında özür dilercesine gülümsedim.
" Uyanınca benden başkasını istemiyor. "
Yüzüne uzun zamandır görmediğim çapkın bir gülüş yayıldı. Bu gülüşü tanıyordum. Eskiden neredeyse her gün karşılaştığım bir manzaraydı.
" Ben olsam bende istemezdim. "
Konuyu değiştirmek istercesine elimi salladım ve Melek'i kucağıma aldım. Kafasını hemen boyun girintime gizledi.
" Sen ne yaptın ? "
Duyacağım cevaptan korksam da sormuştum. Sanki kelimeleri ben kontrol edemiyormuşum gibi. Elini sıkıntıyla saçlarının arasından geçirdi. Bu sırada gözlerim boş olan yüzük parmağını görmüş ve rahatlamıştım. O kıza karşı suçluluk duymuştum ama rahatladığımı inkar etmeyecektim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BIRAKMA BENİ
Teen FictionAşık olmak için 3 saniye yeterken, unutmak için 3 sene yetmemişti...