İyi okumalar 💜
Oylarınız ve yorumlarınız benim için değerli^^
Ertesi gün Minho kıyafetlerini giyerken Samantha zihninden ona konuştu.
'' Onunla kibar konuş, eğer sana kaba davranırsa sakin kalmaya çalış. Tamam mı? Dongwoo'nun gelmesine izin verme. ''
'' Biliyorsun, onu ben çağırmıyorum. Hiçbirinizi ben çağırmıyorum. '' dedi Minho bıkkınlıkla. Bu Samantha'nın sessiz kalmasına sebep olmuştu.
'' Sen çağırmıyorsun ama senin duyguların harekete geçirebiliyor. Agresifleşirsen o ortaya çıkıyor. ''
'' Benim duygularım yok. '' dedi Minho yüzünde hiçbir mimik oynamadan. '' Onlar sizin duygularınız. ''
Samantha kahkaha attı. '' Bizi sen yarattın, hepsi senin eserin. ''
Minho boş bakışlar attı öylece, sustu. Masanın üzerine bıraktığı kutuyu kucaklayıp kapıyı itekledi.
Başını aşağı eğerek yürümeye devam etti. İnsanların yüzüne bakmamaya özen gösteriyordu. Otobüse bindi, kartını basıp bir koltuğa oturdu. Kulağına taktığı kulaklık sayesinde insanlarla muhattap olmayacak, kişiliklerinin patlak vermesine sebep olmayacaktı. Bu, her zaman yaptığı bir şeydi.
Duracağı durağın ismini hatırlaması için Samantha telefonuna bir not bırakmıştı. Nota baktı, sonra da otobüsün içindeki ekrana. Ayaklandı, birazdan inmesi gerekiyordu.
Düğmeye bastı, kapılar açıldığında bir adam hızla ona çarpmıştı. Minho keskin gözlerle ona döndü.
'' Dikkat etsene. '' dedi bağırarak.
'' Hayır Minho, hayır! '' dedi Samantha. '' İn çabuk. ''
Minho'ya çarpan adam gördüğü bakışlar yüzünden başını eğerek özür diledi.
Minho otobüsten indi. Normale dönmüştü.
'' Okul ortamına gireceksin, çocuklar olacak. '' dedi Samantha. '' En azından Dongwoo'yu bir süreliğine açığa çıkarma. ''
'' Dongwoo çocuklara zarar vermez. '' dedi Minho'nun zihninde Dongwoo.
'' Biliyorum ama sana güvenmiyorum. '' dedi Samantha geri ona.
'' Susun artık! '' dedi Minho zihnindeki tartışmaya. Nefes verdi, kendisi bedenindeyken bile ona rahat vermiyorlardı.
'' Geldik. '' dedi kendi kendine Minho. Okulun bahçesine girdi. Her yerde anne babalar vardı. Çocuklarının çıkmalarını bekliyorlardı.
Aile. Epey uzak kavramlar Minho için.
Eliyle gözlerini ovuşturdu. Küçük çocuklar okulun kapısından koşarak çıktılar. Ailelerine koşuşlarını gördüğünde Minho'nun içinde bir şeyler koptu. Başı döndü, sendeledi. Bakışlarını önüne döndürdüğünde tam önünde onu gördü.
Han Jisung
'' İyi misiniz? '' dedi elini yavaşça ona uzatarak. Jisung açık mavi bir bluz ve kot pantolon giyiyordu. Kumral saçları alnının iki yanına düşüyordu. Güzel görünüyordu ama bir o kadar da farklı. Minho onun günlüğünü okuduğu için mi böyle hissediyordu yoksa?
Ona acıyor muydu? Sanmıyordu. Minho doğru dürüst bir duygu hissetmiyordu ki... Ya da Han Jisung'un küçüklüğü Jungsoo'nun minik ve zayıf kalbini ısıtıyor, kendine yakın görmesine sebep oluyordu.
Jisung Jungsoo'ya tanıdık bir manzara olarak geliyordu.
Minho ona bakan Jisung'a döndü.
" İyiyim. " dedi başını sallayarak. Jisung tam yanından gidecekken Minho kolunu tuttu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Me, Mr. Lee and His Puppets || Minsung
FanfictionMinho yalnız değildi, onun duygularını sakladığı kuklaları vardı. Bedenini ele geçiren, Minho'yu mahveden kişilikleri. Jisung onunla başa çıkabilecek biri değildi, Jisung'un ruhuna kazınmış yaraları vardı. Bu ikisi nasıl bir araya gelecekti? Bu fict...