Bölüm 26: Geçmiş

1K 63 8
                                    

(Düzenlenmiştir.)

-Herkes geçer diyor, geçer mi Olric?Herkes ne bilir acımı,Herkes ne bilsin acımızı!...Yaşar gibi yapmaktan, özlemez gibi yapmaktan,İyiymiş gibi yapmaktan, nefes alıp onu içimde tutmaktan,O nefeste boğulmaktan sıkıldım.Ki nefessizlikten değil nefesten boğulmaktır marifetimiz Olric...– Evet efendimiz.– Bana katıldığını bilmek güzel. arada ses vermen güzel; içimin sesi de olmasa ölürüm yalnızlıktan.


-30 Yıl Önce-

Damra üstünde ki gelinliği ile melekten farksız gözüküyordu. Az kalmıştı sevdiği adam ile kavuşmasına az kalmıştı. Çok değil 1 ay sonra sevdiği adam ile aynı yastığa baş koyacaktı. Bütün ömrünü onunla geçirecekti. Kayınvalidesi Belkız Hanım yerinden kalktı ve gelinin yanına ilerledi. Ayna da ki yansımasın baktı. "Çok güzel olmuşsun güzel kızım benim." Damra başını yere eğdi. Dolan gözlerini ve kızaran yanaklarını saklamak için. Bu sırada içeriye Tuğra girdi. Damra' yı gelinlikle görünce nefesi kesildi bir an sanki. "Damra' m çok yakışmış gelinlik sana." Damra arkasını döndü. Sevdiği adama baktı. Tuğra biriciğinin yanına ilerledi ve alnından öptü. "Çok güzel olmuşsun." Damra' nın gözleri daha çok doldu. Tuğra endişeyle sevdiği kadına baktı. "Ne oldu ay parçam? Neden doldu o boncuk gözlerin?" sevdiğine baktı Damra. "Annem ve kız kardeşlerim keşke onlarda burada olsaydı." Tuğra derin bir nefes aldı.

"Damra farkındayım aileni özlüyorsun. Onları çok da seviyorsun. Belki bir daha onlarla görüşemeyeceksin. Ama sana yemin ederim onların yokluğunu hissetmemen için elimden gelenin daha fazlasını yapmaya çalışacağım. Hem az kaldı. Hele bir evlenelim. Bir de bir çocuğumuz olsun bak gör o zaman yumuşayacaklardı. Onların kanından canından torunlarını götürelim. Yumuşarlar eminim ki." Damra sadece başını salladı ve sevdiği adama sarıldı. O gün öyle geçti. 1 ay boyunca sadece düğün hazırlıkları ile uğraştılar. Düğün günü büyük bir coşku ve kutlama ile yapıldı.

İlk sene çocukları olmadı. İkisi de bu duruma üzülüyordu. Sonra bir şey oldu. Küçük bir mucizeleri olacaklarını öğrendiler. Evde bayram havası esmeye başladı. Tatlılar, şerbetler, yemekler hazırlanıp herkese dağıtıldı. İlk erkek torunları için. Aslı ve Melek, Damra' ya kardeş olmuştu. Ardından onlar da hamile kaldı ve erkek çocukları olacağı öğrenildi. Üç elti çocukları kardeş gibi büyüyeceği için çok seviniyorlardı. Beklenen gün geldi. Bir gece ansızın Damra' nın suyu geldi. Aceleyle hastaneye gittiler. O akşam Mirhan doğdu. Küçük elleri ile anne ve babasının parmaklarını sıkıca kavradı. Sanki olacakları önceden bildiği için ne kadar güçlü olduğunu göstermek istermişçesine tuttu parmaklarını.

Günler çok güzel geçiyordu. Damra ailesi ile de arasını düzeltmeye başlamıştı yavaş yavaş. Bir gece yataklarında huzurla uyurken evin hizmetlisi aynı zaman da Fatih Aksu' nun adamı Lalezar Hanım içeri girdi. Mirhan' ı kucağına aldı ve evden aynı şekilde çıktı. Birkaç metre ötede arabada bekleyen adama verdi bebeği. Damra gece yandığında oğlunu kontrol etme için beşiğe yaklaştı. Beşiğin boş olduğunu görünce kocasını uyandırdı. Her yere bakmıştılar ama bulamamıştılar Mirhan bebeği. Damra çok ağladı. Çok dua etti. Bebeğine bir şey olamasın diye. 1 ay sonra bulundu bebekleri. Damra' nın bebeğine sarılışı orada ki herkesin canını acıttı. Bir anne evladından ayrılmıştı. Ama zor da olsa kavuşmuştu. Mirhan zor olsa da kardeşlerinin doğumuna kadar ailesinin yanında kalmak için babasını ikna etmişti. Mirhan, Balamir ve Ferhat 7 yaşına bastıktan sonra yurtdışına gönderdiler. Çocuklarını korumak için. Ama tehlike çoktan geçmişti. Bunu bilmiyorlardı. Sonradan ise tehlikeyi unutmuş ve hayatlarına devam etmiştiler. Fırat Ateş ne kadar karşı çıksa da ne torunlarını göndermelerine engel olmuştu ne de geri dönmeleri için sözü geçmişti. 

SON'UN BAŞLANGICI (Düzenlenmiştir)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin