BÖLÜM 12

117 16 5
                                    

     Hücresinde köşeye çekilip neler olduğunu tekrar tekrar zihninde canlandırdı. Yarası kapanmıştı. Ona hissettirdiği dehşetse yerli yerinde duruyordu. Başını duvara yaslayıp gözlerini yummuştu ama içinde bulunduğu kabustan kaçamıyordu. Hücrelerin bazılarından acı dolu yardım çığlıkları yükseliyordu.

     "Zayıflık gösterdiğinde seni ezdikleri için diğerlerini yargılayamazsın."

     İrkilerek gözlerini açtı. Bütün iç güdülerini kapattığını fark etmemişti bile. Prens Nael ona sessizce yaklaşabilmişti. Parmaklıkların diğer tarafında duruyordu. Saatler önceki gibi görünüyordu: düzgün, asil ve yalancı.

    Avena yerinden kalkmaya tenezzül etmedi. Yalnızca gözlerini prense çevirmekle yetindi. "Ah, haklısın," dedi. "Sizi kendi zayıflığım için suçlamıyorum. Sizi kendi onursuzluğunuz için suçluyorum."

    Prens bu sözlerden etkilenmişe benzemiyordu. Annesini andıran yüzü kızın sinirlerini bozuyordu. "Biz sana hiçbir şey borçlu değiliz," derken uzaktan gelen bir çığlık, sesini bastırdı. Başını birkaç santim çevirip omzunun üstünden koridora baktı. Gözleri yeniden hücreye döndüğünde dudakları hafifçe kıvrılmıştı. "Başlangıçta gerçekten sana yardım etmeyi planlıyorduk. Babam herkesin ikinci bir şansı hak ettiğine inanıyor. Sana kendini savunman için bir fırsat vermeyi planlıyordu. Ama senden haber geldiğinde eş zamanlı olarak Kroelya'dan bir bildiri gönderildi. Kral Olev'in öldürüldüğü ve sorumlusunun Kahan'ın kızı olduğu yazıyordu."

    Bıkkınlıkla, "Yine bir hain damgası yemişim," diye homurdandı Avena. Artık canına tak etmişti. Prens hafifçe kıkırdadı. "Belki de gerçekten hainsin, Avena. Ama sen kabullenmek istemiyorsun."

    "Hain mi görmek istiyorsun? Bundan sonra soylu yüzüne bakıp merakını giderebilirsin." Çenesini sıkarken dişlerini kıracaktı. Prensin bu ithamları canını sıkıyordu. Yine de istemeye istemeye, "Ya sonra?" diye mırıldandı.

    "Sonra ne?"

     "Bildiriyi alınca ödül avcısı olmaya mı karar verdiniz?"

    Bunun üstüne prens koca bir kahkaha patlattı. Keyfî yerindeydi. Avena onun yüzünü parçalamak için tarifsiz bir istek duyuyordu ama oturmaya devam etti. Nihayet gülmeyi kesen adam dudaklarını yaladı. Düşünceli görünüyordu. Bakışları etrafta gezinirken "Kraliçe Rigel, elimizde olduğunu duyunca bize kârlı bir anlaşma önerdi," diye açıklamaya başladı. "Seni teslim edersek Kroelya limanlarına ücretsiz giriş hakkı kazanacaktık. Ayrıca, olası bir savaş durumunda askeri destek alabilecektik."

    Tükürürcesine "Siz de beni onlara sattınız!" diye karşılık verdi. Öfkesi vücut bulmuş gibiydi. Sanki hücreye yayılıyor ve elle tutulabilir bir hâle bürünüyordu. Prens bile bu öfkenin varlığını hissedebiliyormuş gibi biraz geriye doğru eğildi. "Biz anlaşmayı yerine getirdik. Böyle bir kârı senin gibi bir hain için geri tepmemizi beklemiyorsun ya?" Zincir şangırdamaları ve çığlıklar kulaklarına ulaştığı sırada Avena doğrulmakla meşguldü. Meşalelerin titrek ışığında prensin yüzü gölgeliydi. Her nasılsa olduğundan daha yaşlı görünüyordu. Ve bir şekilde babasını andırmayı başarıyordu. Kızın parmaklıklara yaklaştığını fark edince öne doğru eğildi. Hafifçe fısıldayarak "Sana bir sır vereyim," dedi. O anda Avena kolunu dışarı uzatsa adamın boğazını kavrayabilirdi ama yapmadı. Mevcut durumu kötüydü, daha da kötüleştirmenin alemi yoktu. Arkadaşlarının ne durumda olduğu da belli değilken risk alamazdı.

    Prensin yalancı ağzına bakarak "Sırların da yalanlarla doluysa duymamayı tercih ederim," dedi.

    "Hayır hayır," dedi prens. Onunla eğleniyordu. "Böyle bir durumda gerçekler yeterince can yakabilir. Yalanlara ihtiyaç yok."

KÜLKURDU | SYREN EFSANESİ 1Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin