BÖLÜM 22

122 18 1
                                    

     Gözlerini aniden açıp diklendi ve derin bir nefes aldı. Ormandaydı. Her yer karanlıktı. Midesi deli gibi bulanıyordu. Vücudunu ayağa kaldıracak gücü kalmamıştı. Elbisesi toprak ve kan içindeydi. Son hatırladığıysa kendini uçurumdan aşağı bıraktığıydı. Ölmüş müydü?

     Bir kuzgun kanat çırparak hemen üstünden geçtiği sırada güçlükle ayağa kalktı.

     "Avena!"

     Sallanarak etrafında döndü. Himme'nin parelam ışığını takip eden grup üzerine doğru koşuyordu. Hepsi sağlam görünüyordu. İçi rahatladı ve bedeni hafifçe yalpaladı. Tam zamanında yanına varan Viyolen kollarını sıkıca etrafına doladı. "Saatlerdir seni arıyoruz! İyi misin?" Soruyu sorar sormaz eline bulaşan kanı fark eden oğlan hızla geri çekilip kızın sırtına baktı. "Yaralanmışsın."

     Kusmak istiyordu ve başı dönüyordu. Bitkin bir sesle "Evet," dedi. "Ben... Beyazasma yüzünden..." Kelimeleri bir araya getirmekte zorlanıyordu. Gelip onu Viyolen'in kollarından alan Himme irkildi.

     "Amanın! Beyazasmayla dolusun, kızım. Felia bana çantamı getir." Kızı oturtup sırtını çevirdi ve parmaklarını yaranın üzerinde gezdirmeye başladı. Avena, parmak uçlarındaki uyuşmanın geçmeye başladığını hissediyordu. Himme iyi bir şifacıydı.

     Karşısına geçip oturan Krux, yaralanmış olmasını umursuyormuş gibi görünmüyordu. Bunun yerine meraklı gözlerle "Nasıl gitti?" diye sordu. Yaralı kızın acı dolu yüzüne dikkat etmiyordu.

     Avena, hırıltılı bir sesle "Gördüğün gibi çok iyi gitti," dedi. Alay etmeye bile enerjisi kalmamıştı. Yine de Krux'a laf çarpma fırsatını geri tepemiyordu. Hâlâ yarasıyla uğraşan Himme yargılayıcı bir şekilde "Bu hâle nasıl geldin?" diye sordu.

     Viyolen onu ellerinden tutup oturması için destek veriyordu. Mavi gözleri kızın yüzündeki her kasılmayı inceliyordu. Onun bakışlarından kaçınmak için başını eğdi. "Sürpriz misafirlerim vardı." Aryen gelip ıslak bir bezle yüzünü silmeye başlayınca irkilerek duraksadı. Kısa buz mavisi saçlarını kulaklarının arkasına sıkıştırmıştı. Avena susunca "Sürpriz misafirler derken neyi kastediyorsun?" diye sordu.

     "Dört Kılıç oradaydı."

     Himme, ilacı sürerken yarasına fazla baskı uygulayınca inleyerek öne doğru kaçındı. Yanma hissi içine işliyordu. Bunu fark etmeyen Himme'nin tek odaklandığı ise Dört Kılıç'tı. "Onlarla mı savaştın?"

     Omuzlarına bir örtü bırakan Felia' ya teşekkür ettikten sonra "Evet," dedi. "İşareti gördüğümde daha fazla savaşacak gücüm kalmamıştı. Zamanlamanız harika."

     "Onlar varken saraydan nasıl çıktın?" Akrab çadır kurduğu yerden başını kaldırıp sormuştu.

     Avena basitçe "Atladım," dedi.

     Şaşıran Viyolen'in, ellerindeki tutuşu sıkılaştı. "Atladın mı? Hem de gücünü kullanamıyorken? Sen aklını mı kaçırdın?"

     Aklını değil ama kalan son gücünü kaçırmıştı. Soğuk gece havası iliklerine işliyordu. "Hâlâ hayattayım," diyerek Viyolen'i telkin etti. Karşılığında oğlan kaşlarını kaldırarak "İyi de nasıl?" diye sordu.

     "Üstelik atladıktan sonra birkaç kilometre yürümüşsün," diye belirtti Remanol. Sahiden de etrafta herhangi bir yaşam belirtisi yoktu. Şehirden uzaklaşmış olmalıydı.

     Felia düşünceli bir sesle "Belki de yine patlamıştır," diye mırıldandı.

     Bu fikre katıldığını söylemek için dudaklarını aralayan Avena'nın zihni bir anlığına karardı. Düştüğü anı, rüzgar yüzüne çarparken zemine gittikçe yaklaştığını hissetti. Ve bir anda siyah tüyler bütün görüş alanını kaplıyordu. Silkinerek kendine geldi. Hızlıca yukarıya, biraz önce kuzgunun gittiği yöne baktı. Tüyleri ürpermişti. Çenesini kapalı tutmaya karar verdi.

KÜLKURDU | SYREN EFSANESİ 1Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin