BÖLÜM 17

134 18 7
                                    

     Komutan Krux, kimseye tek kelime etmeden atını doğruca Nodra taraflarına sürüyordu. Avena askerlerin gerginliğini görebiliyordu. Ama hiçbiri sesini çıkarmıyordu. Avena'nın atını paylaşan Himme bile garip bir şaşkınlık içindeydi. "Bu adamın böyle bir yüz ifadesi de varmış."

     Gece yerini gündüze bırakırken, ufukta güneş doğmaya başladığı sırada, sahipsiz toprakların büyük kasabalarından birinde durdular. Krux atının dizginlerini öyle hızlı çekmişti ki Avena durmakta geç kalıp ona çarpmaktan kıl payı kurtulmuştu.

     Güneş hâlâ tam anlamıyla yüzünü göstermediği için kasaba karanlığa gömülüydü. Ne sokak lambaları yanıyordu ne de herhangi bir evin ışıkları. Avena'nın içinde bir tedirginlik baş gösterdi. Atlar huzursuzluk içinde yerleri eşeliyordu. Her yer sessizdi. Çok sessizdi. Deneyimleri Avena'ya, sessizliğin tehlike anlamına geldiğini söylüyordu. Güneş kendini ağaçların üzerinden gösterdiğinde Avena haklı olduğunu görerek ürperdi.

     Etraf ceset kaynıyordu. Dükkanların camları parçalanmıştı. Tahta yapılar çökmüştü. Sivillerin arasına karışmış üniformalı cesetleri gördüler.

     "Olamaz." Krux'un ilk söylediği şey bu oldu. Atından atlayıp yere inerken sendeledi. Etrafına bakarken iç güdüsel olarak kılıcını çekti. "Hayatta kalan var mı diye bakın!" Askerlerini kasabaya yayılmaları için yönlendirirken Krux da önüne gelen her cesedi incelemeye başlamıştı. Avena yere ayak bastığında onun birini aradığı hissine kapıldı. Yüzünü gördüğü her cesette biraz daha rahatlıyor gibiydi.

     Askerlerden biri, sokağın köşesinden "Komutanım!" diye bağırdı. "İkinci Bölük komutanı-"

     Krux eğildiği cesedin başında bir an için kaskatı kesildi. Yeşil gözlerindeki bütün ışık sönmüş gibi askerin olduğu yöne baktı. Öyle ani ve hızlı bir şekilde harekete geçti ki Avena'ya çarptı. Adamın arkasından bakan Avena hızlı adımlarla onu takip etti. Köşeyi döndüğünde Krux'u donup kalmış vaziyette buldu. Siyaha çalan saçları etrafta koşuşturmaktan dağılmıştı. Omuzları çökmüştü ve elleri cesetleri incelemekten kan olmuştu. Ama Avena, onun yan profiline bakarken bembeyaz kesilen teninin daha ilginç olduğuna karar verdi. Krux'un yüzü dehşete düşmüş gibiydi.

     "Efendim-"

     "Yaşıyor mu?" diye sorarken sesi kuru ve çatlak çıkmıştı.

    Asker tedirgin bir biçimde "Nefes alıyor komutanım," diye cevapladı. "Ama bu ne kadar sürer bilmiyorum..."

     Kılıcı parmaklarının arasından kayıp toprağa düşerken Krux yalpalayarak yerdeki askerin yanına çöktü. O zaman Avena yaralı adama bakmayı akıl edebildi. Yaralı adamın kumral saçları alnına düşüyordu. Karnında ve göğsünde hâlâ kanayan yaralar vardı. Avena şaşkınca, adamın göğsüne saplanmış olan hançere baktı. Anlaşılan hançer kalbine saplanmasın diye eliyle hançeri engellemeye çalışmıştı. Hançer elinin içinden geçip göğsüne giriyordu.

     Yaralılara yardım etmek için etrafta koşuşturup duran Himme nihayet yanlarına gelmişti. Krux'un önündeki askeri görünce bir an bile duraksamadı. Askerin yanında yere çöktü ve yaraları incelemeye başladı. Ellerini üzerinde gezdirip adamın durumunu anlamaya çalıştı. Öylece oturarak askerin yüzünü inceleyen Krux'un tek yaptığıysa "Ahmak herif," diye mırıldanmaktı.

     "Yaşar mı emin değilim," diye duyurdu Himme. İncelemeyi bitirmişti. O da Avena gibi göğse saplanan hançere bakıyordu. "Hançerin kalbe denk gelmemiş olması muhtemel. Hâlâ hayatta olmasını başka türlü açıklayamıyorum. Ama hançeri çıkarırken yanlış bir şey yaparsam kalbi delebilir."

KÜLKURDU | SYREN EFSANESİ 1Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin