17. Bölüm

329 21 1
                                    

Barış'tan

Upuzun Cansu'yla geçen iki ayın ardından en boşlukta hissettiğim gündü bu son 3 gün. Bu boşluğu örtmek için Dostoyevski'nin Yer Altından Notlar kitabına başlamış ve bitirmiş, yüzlerce şarkı dinlemiş ve bolca düşünmüştüm. Şimdi ise çok daha vahim bir durumdaydım. Cansu'nun beni yanına çağırmasıyla umutlanmış, en güzel takımlarımı giyip çiçek almıştım. Tabiki Doğukan ve Kaan ile karşılaşmayı beklemeyerek gelmiştim. Şimdi ise karşımda halime gülen Doğukan ve etrafı seyreden Kaan vardı. Aramızda bulunan masada ise Cansu'ya aldığım çiçekler, araba anahtarı ve bir su şişesi vardı.

Doğukan ve Kaan'ın yeteneklere sahip olduğunu öğrenmenin şokunu atlatamamışken bu yetenekleri bize yükleyen adamla tanışacağımın haberini almak bir hayli kasmıştı beni.

Elbette benimde buraya gelirken hayallerim bu değildi. Şu anda güzel elbiseleri, makyajı ve yapılmış saçlarıyla Cansu'yla romantik bir akşam yemeğinde olmayı umuyordum. Oysaki Cansu üstünde sıradan kıyafetleri, her zamankinden daha dağınık saçları ve mor göz altlarıyla karşılamıştı beni. Olsun dedim içimden. Olsun, Cansu'yla bir kez daha aynı masaya oturacağım ya ona şükür.

Cansu masaya bir adamla birlikte yaklaşırken hep birlikte ona döndük. Bize iyice yaklaştığında Kaan ve ben ayağa kalktık. Adam bize iyice yaklaştıktan sonra kafasını sallayarak selam verdi. Doğukan hiç istifini bozmadan oturduğu yerden bizi izlerken adam baş köşeye oturdu. Kaan yerine oturduktan sonra Cansu'nun yanıma oturuşunu izledim. En son da ben oturdum yerime. Aramızda kolumu atsam boynuna dolanacak kadar kısa bir mesafe olmuş olsa da şu an birbirimize karşı pek yakın değildik. Daha doğrusu o değildi.

"Merhaba." Adam derin bir nefes alıp devam etti. "Sizinle görüşmek için epey heyecanlıydım." derken hepimize gülümsedi. "Adımı söylemeyi unuttum. Ben Şahin. Profesör Doktor Rauf Orbay'ın oğluyum." dediktan sonra meraklı gözlerle bize baktı. Ad söyleme sırası bizdeydi.

"Kaan." dedikten sonra kafasını salladı. "Asrın anlayacağınız üzere."

"Asrın Özbay!" dedikten elini Kaan'ın omzuna koydu. Asrın'ın Kaan'ın ikinci adı olduğunu düşündükten sonra ben de adımı söyledim.

"Barış."

"Apak." diye tamamladı beni. Kafamı onaylarcasına salladıktan sonra bakışlar Doğukan'a döndü.

"Doğukan."

"Doğukan Kanar, seni tekrardan görmek güzel." diyen adam bakışlarını Cansu'ya çevirdi. "Son geldiğimde iyi değildin Cansu, şimdi iyi misin?" diye sordu.

Cansu kafasını salladıktan sonra adam devam etti. "Hepinizin bir arada olması çok güzel."

'Bir de bana sor' manasındaki içimden gülme hareketi yaptıktan sonra tekrardan adama odaklandım.

"İki gün önce sizin gibi olan bir kız ile birlikteydim."

"Bizim gibi bir kız mı?" sorusu tam da beklediğim gibi Cansu'dan geldi. Kendisi gibi bir kız olup olmadığını merak ettiğini çok kez dile getirmişti. Kendini yalnız hissediyordu. Diğer kızlar gibi değildi. Hatta diğer insanlar gibi değildi. Kendine benzer olduğu için Doğukan ve Kaan'a karşı yakın hissediyordu. Bunca zamanını iki erkekle çok samimi olarak geçirdiği için kızsı birçok özelliğini kaybetmişti. Ve ben, ona Doğukan ve Kaan'dan farklı hisler barındırarak yaklaşmıştım. Aynı özelliklere sahip olmamız bizi birbirimize yakınlaştırmış ve benim salaklıklarım ise bizi uzaklaştırmıştı.

"Evet. Yakın bir zamanda sizinle tanıştırmayı düşünüyorum." dedikten sonra Cansu'ya gülümsedi. Kaan'a döndü. "Kardeşin?" dedi.

Kaan'ın yüzünden buruk bir gülümseme bir gölge gibi düşüp hızla yok oldu. "Öldü."

LEKEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin