İpek'ten
Haziran'ın başlarıydı hatırladığımca. Sezen, Cemre, ben arka bahçe sevdasına kapılıp daha uzun kalmıştık bahçede. Hep çıkarmazlardı bizi evimizden dışarıya. Evimizden diyorum, ama eve benzer hali yoktu. Reyhan teyze bizi hep döverdi. Üstelik bunu ona söylediğimizde 'Sedef gibi uslu değilsiniz ki!' derdi. Bundandır ki Sedef'e hep komşunun çocuğu gözüyle bakmıştım.
7 yaşımızda ya var ya yoktuk. Bahçenin hortumunun tekini elime almış bir o yana bir bu yana sallarken Sedef'in sesini duydum.
"Reyhan teyze sizi görünce çok kızacak."
Arkasına bakmadan koştu pembe çiçekli elbisesiyle. O an kendi üstüme baktım. Altımdaki lacivert şort çamur içindeydi. Diz kapaklarımın üstündeki yaralar benim yaramazlığımı haykırıyordu. Kollarım da mosmordu. Vücudumdan yara eksik olmazdı. Ya yere düşer bir yerimi kanatırdım ya da Reyhan teyzenin tahta sopası illa ki bir yerimi morartırdı.
"Eyvah! Ne yapacağız?" dedi Cemre. Sezen'le birbirine bakıştılar. "Dün akşam da ceza alıp yemek yiyemedim, bugün yemek istiyorum." Bacaklarına sarılarak yere oturdu. Sezen de yanına gidip eşlik etti.
Yetimhanede olmanın zor yanlarından biriydi yemek cezası. Bazı günler bana çok sinirlenir 3 öğünümü birden vermezdi. Ben de geceleri gizlice yemekhaneye girer, karnımı doyurur öyle uyurdum.
Hiç tereddütsüz her okulda olan sorunlu, müdür odasından çıkmayan kişi bizim yetimhanede bendim. Müdire Hanım'ın Reyhan teyzeye şükür ettiren tokadı vardı. Bir vurdumu beş parmağının izi gün boyu yanağımda kalırdı. Öyle de sertti ki! Eli yanağıma değdiği an göz yaşlarım gözlerime hücum ederdi. Ama dışarıya çıkmamaları için epey sıkardım kendimi. Reyhan teyze benim Müdire Hanım'ı sevmediğimi bilir hep onunla tehdit ederdi. Zar zor 'Bir daha yapmayacağım canım teyzem, bundan sonra uslu olacağım.' laflarıma her defasında inandırır paçayı sıyırırdım. Ama tabiki hiç zaman verdiğim sözlere uymazdım.
Reyhan teyzenin takunyalarının sesini bahçe girişinde duyunca içimdeki korku artmıştı. Reyhan teyzenin takunya sesleri bende daima korku uyandırırdı. Diğerlerinin benden beter olduğu hallerinden belliydi. Birbirlerine bakarak fısıldaşıyorlardı.
Takunya sesleri durduğunda kafamı kaldırıp karşımdaki kadına baktım.
"Allah sizi kahretmesin! Ne arıyorsunuz siz burada hala eşek sıpaları? Üstünüzün başınızın haline bakın!" dedikten sonra kafası bana çevirdi. "Hani uslu bir hanımefendi olacaktın İpek? Arkadaşlarını sen baştan çıkarıyorsun hep!"
"Sizde hiç bahçeye çıkarmıyorsunuz." dedim sessizce.
"Sus! Doğru banyoya, yok size bugün yemek!" deyip hışımla yanımızdan ayrıldı.
Cemre'nin ağlama sesi takunya seslerinin yerini doldururken Cemre'ye yaklaşıp iki elimi omzuna koydum. "Üzülme. Ben herkes uyuduğunda yemekhaneden bizim için yiyecek bir şeyler çalarım."
"Delirme! Ceza alırsın." dedi gözlerini kocaman açarak.
"Olsun." dedikten sonra ayağa kalktım. Hep birlikte banyoya yöneldik.
Banyonun soğuk zemininde üçümüz asker gibi yanyana ve çırılçıplak dizilmiştik. Önümüzde bir elinde hortum bir elinde şampuanla Reyhan teyze duruyordu. Şampuanı teker teker kafamıza döktü. Ardından hortumu vücudumuza tuttu. Hem söyleniyor hem de sertçe kafamızı yıkıyordu. "Dönün." diye sertçe bağırdıktan sonra üçümüzde aynı anda arkamızı döndük. Gözlerimi kapatıp dişlerimi sıktım. İlk Sezen'den başlamış olacak ki Sezen'den bir çığlık koptu. İkinci vuruşunda boğazından bir ses yükseldi. Son vuruşunun ardından canının acısıyla yere yığıldı. Tekrardan ete çarpan tahta sesi duyulduktan sonra Cemre çok daha sesli bir şekilde çığlık attı. Yere oturup çığlıklarla ağlamaya başladı. "Dur daha bitmedi." deyip Cemre'yi yerden kaldırdı şişko ve çirkin kadın. Cemre'nin çığlık seslerini duymamak için kulaklarımı kapattım. Ama çok bir şey değişmemişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
LEKE
Science Fiction17 yıl önce Fatih'te eski bir ahşap evde yeni doğmuş-henüz 1 yılını doldurmamış bebeklere yapılmıştı bu deney. 6 küçük bebek denek olarak seçilmişti. Deney sonucunda bebeklerin kollarının aynı yerlerinde bir leke oluşmuştu ama deney başarılı olamamı...