Kaan Bilek'ten
Eğer bana en kötü uyandırılma şekli sorulsa hiç tereddütsüz ilk olarak bir erkeğin yanında çıplak bir şekilde uyandırılmak, ikinci olarakta telefon sesiyle uyandırılmak derim.
Birinciden daha iyi ama yinede kötü bir şekilde uyandırılmıştım bugün. Telefonumun çalmasıyla.
Yastığın altına koyduğum telefonu çektikten sonra arayan numaraya baktım. Rehberimde ekli değildi. Telefonu açtıktan sonra kulağıma yaklaştırdım. "Alo?"
"Kaan." dedi telefonun ucundaki ağlamaklı ses.
"Evet?"
"Ben İpek." dedi burnunu çekerek.
"İpek?" derken yatağın içinde sırt üstü döndüm.
"Doğukan'a bir şey oluyor." dedi kekeleyerek.
"Ne oluyor?" dememe rağmen ne olduğunu çok iyi biliyordum.
"Ben...Bilmiyorum, titriyor ve beni yanından kovuyor. İçeriye yanına gidemiyorum." dedi tekrardan pürüzlü bir sesle.
"Geliyorum." dedikten sonra telefonu kapatıp yataktan atladım. Bir uyuşturucu krizi daha geçiriyordu. Ara verdiğini söylemişti. Ama zaman zaman krizlere giriyordu. Ve o kız eve geldiğinden beri uyuşturucuya dokunmadığını söylemişti. Pek inandırıcı gelmesede ona inandığımı söylemiştim.
Şu kız. İpek. Doğukan'ın iyi çıkarları olmalıydı. Doğukan'ın anlattığı kadarıyla temizlik ve yemek işinin büyük bölümü o kıza aitti.Kızı bezdirdiği belliydi ama kızda onun hakkından geliyordu. Acıdan pek etkilenmesede o gün makarnanın içine koyduğu biber Doğukan'ı çıldırtmıştı. Hiçbir kızla uzun süreli ilişkisi olmayan Doğukan'ın bu ev arkadaşı olan kıza da uzun süre dayanamayacağı belliydi.
Bir elimle üstüme geçirdiğim gömlek ve pantolonun düğmelerini iliklerken diğer elimle ayaklarıma çoraplarımı geçiriyordum. Bu görüntüyü hayal edince ne kadar komik olacağımın farkındaydım ama şuan buna kafa yoracak vaktim yoktu.
Dış kapıyı çekip apartmandan çıktıktan sonra 80'lerden kalma eski görünüşlü üstü açık arabama kapıyı açma gereği duymadan atladım. Telefonumu yanımdaki koltuğun üstüne bıraktıktan sonra emniyet kemerini takmadan gaza yüklendim.
Evimin bulunduğu siteden çıkarken telefonumu koyduğum koltuktaki ayakkabıları farkettim. Bir yola bir ayakkabılara bakarken ayakkabının tekini elime aldım. Nazlı'nın ayakkabıları hala bendeydi. Vermeye zamanım olmamıştı. Zaten ailesiyle birlikte yediğimiz yemekten sonra hiç görüşmemiştik. Ayakkabıyı koltuğa geri koyduktan sonra tüm dikkatimi yola verdim. Ayakkabıların yanındaki telefonumdan sesler yükselirken bu sefer bakışlarım telefonuma kaydı. Bugünün ikinci rehberimde kayıtlı olmayan numarası telefonumun ekranında belirirken yeşil telefon resmini sağa kaydırıp telefonu açtım.
"Günaydın." diyerek son heceyi uzattı telefonun ucundaki tanıdık ses. Ses beynimde sahibini bulurken arayan kişinin Nazlı olduğunu anlamamla ufak bir gülümseme yerleşti yüzüme.
"Günaydın Nazlı." dedikten sonra kısa bir sessizlik oldu. "Numaramı nereden buldun?"
"Babamdan aldım. Dün senin evindeyken numaranı almış sanırım."
"Hatırladım, evet."
"Belki sormamalıyım ama biliyorsun meraklı bir kızım. Bu saatte seni sokaklara düşüren kişi bir kız mı?" dedikten sonra sokakta olduğumu nereden anladığını düşünmeye başladım. Tabi ya. Motor sesi.
"Bilemedin." deyip birkaç gündür fazlaca kullandığım samimi gülümsememi yerleştirdim yüzüme.
"Müsaitsen beraber dışarıda kahvaltı edelim diyecektim ama sanırım müsait değilsin."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
LEKE
Science Fiction17 yıl önce Fatih'te eski bir ahşap evde yeni doğmuş-henüz 1 yılını doldurmamış bebeklere yapılmıştı bu deney. 6 küçük bebek denek olarak seçilmişti. Deney sonucunda bebeklerin kollarının aynı yerlerinde bir leke oluşmuştu ama deney başarılı olamamı...