16. Bölüm

422 20 1
                                    

İpek Çakır'dan

"Merhaba."

"Merhaba?"

Telefonun ucundan yükselen meraklı sesle dudağımı ısırdım. Devam etmeli miydim, yoksa kapatmalı mıydım?

Doğukan'ın evde olmadığı bu zamanı fırsat bilip konuşma fikri daha mantıklı gelince konuşmaya devam ettim.

"Ben İpek, Çakır." dudağımın kenarını dişlerimin arasına alıp soluklandım. Dudağımı serbest bırakırken tekrardan devam ettim. "Deneyde kullandığınız kız."

Arkadan gelen sandalye sesiyle telefonu kulağımdan uzaklaştırdım. "Anlamadım, bir dakika?"

Tekrardan düşündüm. Sadece Doğukan'a olan katlanamamazlığım yüzünden tüm bunları yapmalı mıydım? Tırnaklarımı avuç içime bastırdım. Elimin içindeki kağıdı hatırladıktan sonra hızla durdum. Kahretsin! Elimdeki kağıdı Doğukan'ın çekmecesinden almıştım. O da Kaan'dan almış olmasına rağmen bu kağıdın elime geçmiş olmasını Doğukan'ın görmesi benim felaketim olurdu.

Aslına bakarsanız şu sıralar onu sinirlendirmek için ayrı bir çaba göstermiyorum dersem yalan olur. Her ne kadar bunun sonucunda büyük kavgalar çıkıyor olsada onu sinirlendirince bir nevi rahatlıyorum. Onun altında ezilmediğimi hissediyorum.

Onunla aynı evi paylaşmaya başladığımdan beri onun birçok konuda başarılı olduğunu görmüştüm. Benden daha iyi yemek yaptığı kesindi, etrafında yüzlerce karşı cinsi vardı, insanları kolayca etkileyebiliyordu ve ne yazık ki fiziksel olarak kusursuzdu. Her ne kadar rakip olarak seçtiğim kişi benden çok fazla adım önde olsada benim ondan daha iyi olduğum konular vardı.

Yaradılıştan amatördüm.

İnsanları etkilemek konusu demişken; benim insanlara komut verebilme özelliğim unutulmamalıydı.

"İpek?"

Karşı taraftaki sesin sessizliğe dolmasıyla irkildim. Ellerimin üşümeye başladığını hissedince yatağın üstündeki yorganı bacaklarıma çektim.

"Buradayım." Sesimin cılızlığı üzerine öksürüp tekrarladım. "Buradayım."

"Numaramı Cansu'dan mı aldın?"

Cansu mu? İşlerin sandığımdan daha karışık olduğunu anladığımda kaşlarımı çattım. Ve Cansu'ların benim yeteneğimden haberinin olmaması ayrı bir pürüz olduğu için söyleyecek bir şeyler aradım.

"Cansu diye birini tanımı-"

"Dur, dur."

Foyamın ortaya çıktığını düşündüren, sözümü kesmiş iki kelime kısa süreli bir kalp krizi etkisi yarattı bende. Telefondaki sese biraz daha odaklanıp dinledim.

"İstanbuldaysan buluşabilir miyiz?"

Telefonu kulağımdan çekip arama ekranına baktım. Tüm bu şeylerin bu kadar ciddileşeceğinin farkında değildim.

"Olabilir, ne zaman?"

Telefondan birbirine değen, sürtüşen sayfa sesleri geldi. Bu sesi nedensizce seviyordum.

"Bugün! Seninle tanışmak için heyecanlanıyorum, telefonuna atacağım mesajımı bekle, görüşmek üzere."

"Görüşürüz."

Cümlemi tamamlamadan gelen kapanma sesiyle gözlerimi devirdim. Yorganı üstüme biraz daha çekip mesaj atmasını bekledim.

°•°•°•°•°•°

"İşin yoktu umarım." dedikten sonra emniyet kemerimi taktım.

Aradıktan 15 dakika sonra gelen bir arkadaşa sahip olmak şuan beni bir buçuk saatlik metrobüs-minibüs ikilisinden kurtaran bir mutluluktu.

LEKEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin