İpek Çakır'dan
Bütün dünyada geçerli bir şey vardı: Sevdiğiniz kişiye bir şey olursa üzülürsünüz.
Peki ya sevmediğim bir kişi için üzülmek? Tam bir gerizekalılık. Yada tam bir İpek'lik.
"Guatr olabilir mi?" diye fısıldadı kulağıma elinde telefonuyla yatağın ucuna oturmuş Ece. Gözlerimi kocaman açarak ona döndüm. Telefonunu bana çevirip internetten açtığı guatr belirtilerini gösterdi.
-Göz kızarıklığı
-Titreme
-Halsizlik
-Boyun bölgesinde şişme
"Boynu şiş değilki." dedim. Kafamı telefondan uzaklaştırırken. Dudağını büzüp telefonu kendine çevirdi.
"Ne kadar eminsin?" derken gözlerini bana sabitledi. Sırtımı yatağın başlığına dayayıp gözlerimi tavana çevirdim. Doğukan'ın boynu her erkeğin boynu gibiydi. Ya da öyle olmasını umuyordum.
"Bilmiyorum." dedim derin bir nefes vererek. Telefona bir süre daha baktıktan sonra aklına bir fikir gelmiş gibi sağ elinin parmaklarını birbirine çarpıştırarak ses çıkardı.
"Guatr'ın bir diğer belirtisi erken boşalma yazıyor burada. Bence sen bu gece bir dene." dedikten sonra sırıttı. Baygın gözlerimi ona çevirdikten sonra yapmacık bir gülümseme attım.
"Salonda uyuyor. Gidip boynuna bakmak iyi bir fikir." derken yataktan kalktım. Arkamdan sessizce ilerlerken salona girince bana döndü. Bende ona baktıktan sonra yavaşça Doğukan'ın uzandığı koltuğa yanaştık. Beraber boynunu incelerken ses çıkarmamaya dikkat ettik.
"Boynuna dokunsak daha iyi olacak." diye fısıldayıp boynunun kıvrımı elledi. Elini çektikten sonra yüzünü buruşturdu. "Sende dene."
Fısıltılarla konuşmaya devam ederken elimi yavaşça Doğukan'ın boynuna götürdüm. Boynuna elimi koyduktan sonra elimi dolaştırmaya başladım. Normaldi. Derin bir nefes aldıktan sonra sesli bir şekilde geri verdim.
"Boyun fetişçileri." dedi uyandığını yeni belli eden bir sesle Doğukan. Gözlerini açmamıştı ve yüzünde ukala bir gülümseme büyüyordu. Hızla boynundan elimi çektim. Uyanık mıydı? Ve dahası o bize fetişçi mi demişti?
"Ne?" derken kaşlarımı çattım. Elini boynuna götürüp boynunu yokladı.
"Biz boyun fetişçisi falan değiliz." dedi Ece lafa karışıp. İkimizde hala boynuna bakıyorduk. En ufak bir şişlik? Yoktu. Guatr falan değildi. Doğukan hala boynuna baktığımızın farkındaydı.
"Sanırım dünkü kız izini bırakmış." dedi boynunu göstererek. Ah! İğrençti. Nasıl böyle bir çocukla aynı evde kalıyordum? Ece'yle aynı anda yüzümüzü buruştururken odaya geri dönmek için adım atmaya başladım. Ece'nin ayak sesleri de arkamdan geliyordu. Ayak seslerinin bir anda susmasıyla bende arkamı döndüm.
"E-e, Doğukan son zamanlarda erken-" diye konuşmaya başlayınca ne diyeceğini anlayıp hızlıca ağzını kapadım.
"Odaya gidelim Ece." dedim hızlıca konuşarak. Doğukan hala bizi izliyordu. Kolunu tuttuktan sonra odaya çekip kapıyı kapattım. "Sen delirdin mi? Ben bu çocukla aynı evde yaşıyorum."
Omzunu silktikten sonra yataktaki eski yerine oturdu. Telefonu aldıktan sonra tekrardan incelemeye başladı. Bende tavanı izlemeye koyuldum.
Dün Doğukan'ın o halde titreyişi, sapsarı yüzü ve mor dudakları düşüncelerime tekrardan girerken parmak uçlarımın üşümeye başladığını farkettim. Sıcak enseme parmaklarımı yerleştirdikten sonra Doğukan'ın o halini aklımdan çıkarmaya çalıştım. Bana neden söylemiyordu anlamıyordum. Bu kadar önemli ne olabilirdi ki?

ŞİMDİ OKUDUĞUN
LEKE
Science Fiction17 yıl önce Fatih'te eski bir ahşap evde yeni doğmuş-henüz 1 yılını doldurmamış bebeklere yapılmıştı bu deney. 6 küçük bebek denek olarak seçilmişti. Deney sonucunda bebeklerin kollarının aynı yerlerinde bir leke oluşmuştu ama deney başarılı olamamı...