15. Bölüm

314 23 1
                                    

Kaan Bilek'ten

Hayatınızda bazı anlar vardır bazı insanlarla tanıştığınız.

Şu zaman ya da bu zaman demenin bir önemi yok. Zaman bir insanla samimiyet seviyenizi belirlemez. Bazen bir kişiyle yeni tanışmışken bile onu önceden tanıdığınız insanlardan üstün tutabilirsiniz. Zaman samimiyet konusunda benim için önyargıdan farksız. Nazlı Hasırcı gibi bir kızla yakınlaştıktan sonra anladığım bir şey bu.

Sadece bu da değil. Nazlı bana insanların değişebileceğini de gösterdi. İlk tanıdığım da gözümde -söylemesi zor ama- bir sürtükten farksızdı. Doğukan'ın bara gidince eğlendiği kızlara benziyordu. Değiştiğini hissediyordum. Yaklaşık iki aydır onu tanıyor olsamda Nazlı değişiyordu. Büyüyordu, olgunlaşıyordu. Kendi ayakları üstünde durmak istiyordu. İşe başlamak onun ilk adımıydı.

"Söyledikleri doğruysa eğer bundan sonra her şey farklı olacak."

Elimdeki kağıttan tuzlukla oynamayı bırakıp Cansu'ya döndüm. Cansu bir haftadır ağır şeyler yaşıyordu. Onu bu kadar bezgin görmeye alışık değildim. Ve bir adam gelip onu gelip kandırıyor ya da başka planlarına alet ediyordu.

"Adamın seni kandırmadığına emin olmalıyız önce." dedim dinlediğimi belli eden bir ses tonuyla.

Üstündeki lila rengi tek omzundan aşağıya sarkmış kazağı ve dağınık topuzuyla yorgun olduğu belliydi. Gözlerinin altındaki morluklarda hipotezimi doğruluyordu.

"Bakar mısınız?" sesiyle büfenin yanına yaklaşmakta olan kadına döndüm. Cansu'ya ben ilgilenirim demek istediğimi belli edecek şekilde kafamı salladım.

"Buyrun?"

Kadınla göz göze geldikten sonra gülümsedi. Kafamı sallayıp gülümsemesine gülümseyerek yanıt verdim. Eliyle arkasında duran masayı gösterdikten sonra konuştu.

"Şu masaya iki orta kahve getirebilir misiniz?"

Kafamı salladıktan sonra kadın masaya ilerledi. Cansu arka tezgahta kahve hazırlarken yerime oturdum.

Telefonumdan gelen mesaj sesiyle Cansuyla aynı anda, tezgahta duran telefonuma döndük. Telefona doğru uzanıp elime aldım. Kilidi girdikten sonra bildirimlere tıkladım. 2 mesaj, 1 oyun bildirimi.

Oyun bildirimini boşverip mesajlara tıkladım. Operatör mesajı ve Küçük Hanım'dan gelen mesaj. Küçük Hanım'ı seçip okudum.

Kimden: Küçük Hanım

''Ay çöreğinden sonra güneş çöreğini de Naz'la birlikte icat ettik. Müsait olduğun bir gün uğra Huzur'a :))''

Klavyeyi açtıktan sonra cevap yazdım.

Kime: Küçük Hanım

"Güneş çöreği için sabırsızlanıyorum, Naz'a selamlar:)"

"Kahveler pişti, götüreyim mi?"

Gönder butonuna bastıktan sonra telefonu kilide aldım. Tezgahın üstüne geri bırakıp tepsiyi aldım. Ben kahveleri götürürken Cansu bar odalarına yöneldi. İki kadının bulunduğu masaya kahveleri bıraktım. Başka bir isteklerinin olmadığını öğrendikten sonra büfeye döndüm.

Cansu elinde bir kağıtla kapıdan içeri girdi. Açık mavi renkteki kağıdın üstünde siyah kalemle rakamlar yazılıydı.

"O adam bana bu numarayı verdi." dedikten sonra kağıdı bana uzattı. Kağıdı hızla elinden çektikten sonra iki parmağımı kullanarak katladım. Elimdeki kağıdı cebime attarken Cansu engel olmaya çalıştı. "Ne yapıyorsun?"

"Bununla ben ilgileneceğim, fıstık."

Yanağına bir öpücük bırakıp çıkışa yöneldim. Cansu arkamdan seslensede onu dinlemedim.

Eve gidip Nazlı'yla sohbet etmeliydim. Son zamanlarda bana ilaç etkisi yaratan kişiydi o çünkü.

Üzgünüm, kısa bir bölümdü ama uzun zamandır Kaan'ın ağzından yazıyorum. Ve şu sıralar bana ağır gelen promlemlerle karşılaştım. Yorumlarınız ve mesajlarınız beni iyi hissettiriyor, hepinizi çok seviyorum.

LEKEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin