2| Tanışmanın Çığlığı

78 10 71
                                    

Keyifli okumalar...

İkinci Bölüm| Tanışmanın Çığlığı

*Uğur Bozdağ- Uçurumlar

Ben otuz yıllık yaşamımın sadece son yedi yılında nefes alabilmiştim, özgürce. Dağdelen'lerden uzak geçirdiğim bu yedi yılın her dakikasının her saniyesinin ne kadar kıymetli anlar olduğunu şimdi idrak edebiliyordum fakat artık eski yaşantıma dönemeyeceğim bir dönemece girmiştim. Bu dönemecin sonu çıkmaz sokaktı. Koskocaman bir tuğla duvar, üzerinde de Dağdelen ismi kazılıydı. Her kazılan harfin altından kan sızıyordu. Koyu sıvı damlalar halinde yere ulaştığında karşısında dikilip boş gözlerle onu izleyen bedenime doğru yol alıyordu ve ben kaçmak için tek hamle yapamıyordum. Kaskatı kesilmiş, sadece kanın bedenime giderek bulaşmasını seyrediyordum. Ruhum çığlık çığlığa cam, çerçevelerini devirirken bedenim kaskatı, duygusuz bir robota dönmüştü. Dağdelen'lerin özü buydu; için yansa da dışarıya her şey normalmiş gibi bir görüntü çizerdin.

Olmaktan korktuğum şey olmak için geri dönmüştüm.

Babam için.

Üzerimdeki siyah, dizlerimin bir karış üzerinde biten askılı kare yaka elbisemin eteğini düzeltip kısa saçlarımı parmaklarımla gelişigüzel taradım. Aynadaki somurtan suratıma baktım. Amcam bir saat önce odama gelmiş, babamın bana bıraktığı mirasının detayları için avukatla bir görüşme ayarlamıştı. Amcamı hatırlatmak dudaklarıma sinsi bir gülümseme bahşederken gözlerimi devirdim. Dün gece onu babamın odasında bir başına şok olmuş şekilde bıraktığımda birkaç dakika sonra odamın önünde bitmişti.

"Saçmalama, Özge. O adamı tanımıyorsun." derken sesi o kadar korkmuş çıkmıştı ki, koskoca Akif Dağdelen gözümde küçücük bir çocuk haline bürünmüştü birden. Onun bu haline gülüp geçiştirmek istesem de yapmamıştım. Gülmek için ne doğru zamandı ne de doğru yer.

Omuz silkip kapıyı yüzüne çarpmadan önce, "O da beni tanımıyor." demiştim.

Musluğu açıp parmaklarımı soğuk suyun altına soktum ve yüzüme doğru yavaşça çarptım. Her şeyden önce bu kadar çok korktukları adamın kim olduğunu gerçekten merak ediyordum. Vurdumduymaz, karanlık mafya babalarına diklenen adamın bile korkuyla sindiği Asrın Çetinoğlu... Bir de öz yeğenini bu adamla evlendirmeyi düşünüyordu. Ne sevgili bir amcaydı.

Aynadaki yansımama son kez bakıp lavabo tezgahının üzerindeki kağıt peçeteyle suratımı silip yüzüme biraz renk versin diye bordo bir ruj, kirpiklerimi uzun göstersin diye bir rimel sürdüm. Derin bir nefes alıp verdiğimde içimdeki iç savaş biraz dinmiş gibiydi. Kendi odamın lavabosundan çıkıp odaya girdiğimde yatağıma doğru yürüdüm. Yatağımın kenarındaki siyah rugan topukluları ayağıma geçirip tekrardan derin bir nefes aldım. 

Anlaşılan bugün çok fazla derin nefesler alıp verecek gibiydim fakat sorun nefes almakta değildi, verememekti.

Aldığım nefesler ciğerlerime batıyor tüm organlarımda bir savaş başlatıyordu. Kan her yerdeydi. Çatlaklardan sızıyor, olmayacak yerlerin kabuk bağlamasını önlüyordu.

Şimdi kabuk tutan tek bir organım kalmamıştı.

Odamdan çıkıp kapıyı arkamdan usulca kapattım. Üst kattaki odamdan çıktığım anda Umut'un odasının kapısı da aralanmış bedeni kapı eşiğinde belirmişti. Sinir bozucu bir şekilde gülümsüyor, kollarını göğsünde toplamış bana bakıyordu.

Tek kaşımı kaldırıp 'ne var?' der gibi baktım. Bende kollarımı göğsümde bağlayıp kapı pervazına yaslanmış onu seyretmeye başlamıştım.

ÖLÜ KOKAN PAPATYA (+18)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin