Kısa Hikaye -14-
- Duygular Bilinen ve Dökülen Bilinmeyen -
Lil'
Ne zamandır yatağında oturmuş, öylesine bekliyordu fikri yoktu. Yorgun hissediyordu, sanki günlerdir bir yaz gribine yakalanmış, göğsü kaynar suyla dolmuş ve fokurdarken buharı genzini yakıyordu.
Yatakhanesinde kimse olmaması onu üzmüş sayılmazdı. Yalnız kalmaya her şeyden çok ihtiyacı olduğundan, Remus'u bile kapısından döndürmüştü. Kafasını toplamadan hiçbir şey yapmayacaktı.
Bu kendisi için değildi.
Düşünmek istiyordu, ama düşünmeye başlayınca işin içinden çıkamıyor, defterlerin tümünü kapatmak istiyordu. Ne yazık, bunu yapmak demek tüm çocukluğunun çoğunu çöpe sürüklemekti.
Kızıl saçlarını karıştırdı şöyle bir. Güneşin doğuşunu izliyordu. Gece bir türlü uyuyamamış, on kez uyanıp tekrar kalkmıştı. Ve her birinde ilk düşündüğü aynıydı.
Hep düşündüğü aynıydı. Yaklaşık 5 gündür, düşündüğü hep aynıydı...
İlk gördüğünde kesinlikle bir şeyleri içinde değiştiren, dağınık kömür karası saçlı, baş döndürücü ela gözlü o çocuktu düşündüğü.
Nasıl simsiyah saçları varken ışıldayabiliyordu her teli? Ya da gözleri Ela renkken nasıl bir deniz buluyordu içeride? Nasıl yapabiliyordu bunu?
Lily'nin kışını nasıl yaza çevirebilirdi ki o? Belki birkaç yıldır tanıdığı, birkaç ayda bağlandığı kişi...
Bazen birkaç gün bile yetiyordu değişmeye.
Sinirle ayağa kalkıp bir o yana, bir bu yana dolaşmaya başladı. Beş gündür hayaletten farksızdı hali.
Düşünmesi gerekti. İçten ve doğruları düşünmesi.
"Peki." Derken titrek çıkan sesi ağlama habercisiydi. Sinirden miydi veya başka bir duygu muydu anlamak zordu.
Dolabından bir ayna aldı. O meşhur mor renk ayna. Aynanın hikayesi kısaydı, sinirlendiğinde Ya da kendisine bir şey itiraf etmesi gerektiğinde o aynanın karşısına bakıp anlatırdı.
Gözlerine, hareketlerine bakar ve gördükleriyle kendisine doğruyu söyleyip söylemediğini anlar, kendisine kaba, nazik veya sert davranırdı.
Bu bir nevi, içiyle göz göze bir konuşmaydı.
Yatağının ucuna yerleştirdiğinde, uzun zaman sonra kendi görüntüsünü görmek onu şaşırtmış sayılırdı.
Bembeyaz teni, badem şeklindeki zümrüt yeşili gözleri ve kor gibi kızıl saçlarına belli belirsiz baktı.
Bu görüntüsü ona kalsa, her zaman gördüğü kadınlardan pek farklı değildi. Nasıl oluyordu da, James'in içi eriyordu onu görünce?
Neyi farklıydı diğer kadınlardan? Güzel olduğu için miydi tüm bu aşk olayları? Yoksa Gryffindor'da olduğu için miydi? Zeki diye miydi? İnatçı diye mi?
Bunların her biriyle itmişti onu elinin tersiyle. Ama o her zaman o eli bir şekilde geri tutabilmişti. En yakın arkadaşıyla aralarının açılmasına sebep olan, herkesi hor gören biriydi.
Zararlıydı, kötüydü. Zekiydi ancak bu zekayı kötü şeylerde kullanıyordu. Bazen kötü konuşuyordu, utanmıyordu, ukala olduğu kadar gıcıktı.
Sonra, o aptal arkadaşları yok muydu? Evet Remus harika bir insandı, ama ne olursa olsun, James söz konusuysa onda da dururdu akar sular. Ya Sirius Black? Hiçbir şeyi ciddiye almayan Sirius Black? Peter?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Çapulcular - Kısa 'Olmayan' Hikayeler ✨
FanficÇapulcuları kendi dilimden biraz da sihirle yazdım ;) "Eğer bela varsa, bizde varız!" ~ Sirius Black 🦌🐾🐺🐀 - 🥀