Yine elimde viski bardağım ile alıştığım bar sandalyesinde oturmuş içiyordum. Eh keyfim yerinde sayılırdı. Birkaç içkiyi yuvarladıktan sonra sahneme çıkmış bir şeyler söylemiş şimdide dinleniyordum.
"Luna geçen gecelerde atıştığın bir adam vardı hani, o sanırım burada." Sammy konuştuğunda etrafa baktım ama görünürde kedicik yoktu.
"Göremedim, sen kimden bahsetiyorsun?"
"Orta yaşlı şişko adam, hani sana asılmıştı." Güldü.
"Bize bırakmadan adamı paketlemiştin, bu durum beni üzüyor biraz" ellerimi havaya kaldırarak konuştum.
"Ne yapabilirim, kendi işimi halletmeyi seven biriyim."
"Biliyorum güzelim ama bu sefer sana bulaşırsa bana bırakmanı istiyorum." Kafamı olumlu olarak salladım. Erkeklik yapmak istediğini anladığım için ses çıkartmayacaktım.
Elimdeki viskiden bir yudum aldım ve sahneye çıkmak için haraketlendim. Bu kadar dinlenmek benim için yeterliydi. Gitarı elime alıp kafama esen ilk şarkıyı mırıldanmaya başladım. O esnada karışadan bana sırıtarak bakan kediciği gördüm. Beni resmen kafasına takmıştı ve bu beni güldürüyordu, o yüzden elime mikrofonu alıp şarkıya başladım ve en can alıcı kısıma gelene kadar onunla göz göze gelmedim. Sonunda istediğim kısım yaklaşırken ona baktım ve gözlerimiz birleşti. Sırıtışı hala yüzündeydi buna karşılık bende dudaklarıma alaycı bir ifade yerleştirdim ve sözlerin dudaklarımdan dökülmesine izin verdim.
"Fuck you.!" İfadem daha da büyüdü buna karşılık onun sırıtışı sinirli bir hal almaya başlıyor gibiydi ama hemen o ifadeyi sildi ve arkasını dönüp ofisin olduğu alana ilerledi. Tatmin olmuştum çünkü yüzündeki o sırıtıştan kurtulmuştum ama şarkının bitmesine yakın Sammy sahnenin önüne gelerek bir işaret yaptı, bunun sahneden inmem gerektiği anlamına geldiğini biliyordum o yüzden şarkımı bitirip sahneden inerek yanına ilerledim.
"Sorun ne?"
"Şu sürekli buraya gelmeyen patron ofisindeymiş ve seni çağırıyormuş" Gülümsedim.
"Ben ne alaka? Seni çağırsın"
"Bilmiyorum, git ve öğren merak ettim." Kafamı sallayarak ilerlemeye başladım. Tuvaletleri geçtikten sonra sola döndüm ve kapıyı iterek ofisinin olduğu koridora girdim. Hemen karşıma çıkan beyaz kapıyı çalmayı tenezzül etmeden açarak içeri girdim. Patron dedikleri insanlar beni biliyordu o yüzden kimse haraketlerimi sorgulamazdı.
"Beni görmek istemişsin?" Asla resmi konuşmaktan hoşlanmıyordum o yüzden bu salaş yerdeydim. Emir almak yerine işimi yapmama müsade eden mekanları tercih ediyordum.
"Görmeyeli nasılsın Luna?" Cevap vermedim.
"Görmek istemenin sebebini öğrenirsem işime döneceğim?" Gülümsedi ve oturduğu koltuktan kalktı.
"Burayı başka birisine sattım," daha konuşmasını bitirmeden araya girdim.
"Bunda beni ilgilendiren kısım?"
"Bitirmeme müsade etsen öğreneceksin ama bi müsade etmiyorsun ki." Gözlerimi devirdim. Susmuştum ve onun konuşmasını bekliyordum ama o konuşmak yerine yüzüme bakıyordu.
"E seni dinliyorum işte, devam et" kalktığı yere geri oturdu ve aşağıdan bana bakmaya başladı.
"Çok garip bir kızsın ama sesin ve sahnen çok iyi o yüzden sana karışmıyordum. Başkasına satarkende seni göndereceğine emindim ama o senin devam etmeni istedi." Alayla güldüm.
"Lütfetmiş!" Şimdi ben onunla devam etmek istemiyordum mesela keyfimi kaçırmıştı. Yeni sahibinin kim olduğu önemli değildi ama uyuz olmuştum.
"Evet öyle yaptım, işsiz kalıp kötü yola düşmeni istemem" arkadan gelen sese döndüğümde soğuk bakışlarımı ona çevirdim. O mu almıştı yani burayı?
"Senin satın aldığın yerde çalışmaktan daha kötü bir yol olduğunu düşünmüyorum."
"Ah öyle mi?"
"Öyle ama senin beklediğini de sana verecek biri değilim." Güldü.
"Bugün olmasa yarın istediğimi alırım" tek kaşımı kaldırarak sırıttım.
"Senin benden alabileceğim tek şey, kendi avucun" elimi kaldırdım ve ağzıma götürdüm. "Yalarsın anca" haraketi tamamladım ve sırıttım.
"Bu el sana önce sahnenin karşılığı olan parayı," parmağı ile aşağısını işaret ederek "sonrada buna verdiğin hizmetin karşılığını verecek unutma." Gözlerimi gözlerinden çekmedim. İşaret ettiği yere bile bakmadım. Sadece yüzüme ona acıdığımı belirten bir ifade yerleştirdim.
"Umarım istediğini alabildiğin biri çıkar karşına Min Yoongi, çünkü ben beklentini ve isteklerini karşılayacak son kadın bile değilim." Cevabını beklemedim. Kapıyı vurup çıktığımda arkamda bıraktım ikisinide. Erkekler garip yaratıklardı ve midemi bulandırıyorlardı.
~~
"Bu kadar yeter Luna, hadi eve git." Bardağımı tutan Sammy'e bakarak gözlerimi devirdim. Ama haklıydı. Çok içmesem iyi olurdu.
"Bu gecelik sözünü dinliyorum." Ayağa kalktım ve yüzüne baktım. Gülümsedi.
"Hadi git"
"Ne garip adamsın ya, insan bir taksiye bindirir!" Alayla bir kahkaha patlattı.
"Sanki ihtiyacın varmış gibi söylüyorsun ya en çok ona gülüyorum." Sırıttım. Evet ihtiyacım yoktu, sadece alay ediyordum.
"Öyleyse gidiyorum." Yanaklarından tutup kendime çektim ve duraklarına öpücük kondurdum.
"İyi geceler Sammy," eliyle git git işareti yapınca kapıya doğru ilerlemeye başladım. O esnada kafamı boynumu esnetmek için yukarı kaldırdığımda onu gördüm. İğrenmiş gibi bakıyordu. Umurumda bile değildi. Sadece ona acımaya başlıyordum. Değişik bir karakteri vardı. İnsanlara satın alınabilecek bir şeymiş gibi davranıyordu acınası bir haldeydi işte. Bardan çıktığımda taksiye işaret yaptım ve gelmesini bekledim. Eve gidecek ve huzuru bulacaktım.