Günüm güzel geçmişti. Şimdi ise motorumdan iniyordum. Bu gece içmeyecektim. Yarına güzel bir planım vardı, o sebeple motorla gelmiştim. Motoru park ettim ve kafamdaki kaskı çıkarttım. Saçlarım belime geliyordu o yüzden toplanmıştım ama gece başım ağrımasın diye toplamıyordum. Saçıma taktığım lastiği çıkarttım ve saçlarımın serbest kalmasını
sağladım."Hoş geldin güzellik" Bella beni karşıladığında selam vererek motordan inip içeri ilerledim. İçeri girdiğimde etrafın bomboş olduğunu görerek şaşırdım. Erken gelmemiştim aksine biraz geç bile kalmış sayılırdım.
"Hey Hae Chul, millet nerede?"
"Bu akşam kapalıymış, bir grup genç özel davetlileri için kapattırmış" Gözlerimi devirerek sahneye ilerledim ve gitarımı elime aldım. Yine akordu bozuktu artık onu akşamları eve taşımanın vakti gelmişti. Sahneden inerek müzik odasına ilerledim. Kapı hafif aralıktı ama aldırış etmeden içeriye girdim. Bir çift birbirlerini sömürüyordu. Gülümsedim.
"Rahatsız olmayın, gidiyorum." Gitarımın çantasını alarak odadan çıktığımda ne ben odadakilerin kim olduğuna bakmıştım ne de onlar beni umursamıştı. İnsanların işine karışmazdım, aldırışta etmezdim. İsteyen istediğini istediği yerde yapabilirdi. Ben benim alanımın işgal edilip edilmediği ile ilgileniyordum.
Sahneye geri çıkarak çantayı bir köşeye bıraktım ve akordu düzelttim. O esnada bara bir grup insan girdi. Gayriihtiyari kafamı kaldırıp baktığımda Kediciğin grup arkadaşlarını ve yanlarında bir sürü insanın girdiğini gördüm. Yanlarında kokoş kızlar vardı. Sinsice gülümsedim. Kim olduklarını bilmiyordum ama emindim ki birçoğu ünlü denebilecek kadar tanınmışlardı. Kafamı tekrar eğerek gitarıma odaklandım. İşim bittiğinde kafamı kaldırmadan önünde bir çift ayak görüp gelene baktım.
"Merhaba"
"Merhaba baby face" gülümsedi. Gülümseyince gözleri kayboldu. O öyle gülümseyince garip bir şekilde bende gülümsedim.
"Geçen sefer için üzgün olduğumu söylemek için geldim, Hyung'um normal de öyle biri değildir"
"Kediciğin yaptığı bir şey için sen üzgün olma, ayrıca onun normal hali ile bile ilgilenmiyorum. Nasıl biri olduğu umurumda değil." Mahçupça yüzüme baktı ama bişey demedi.
"Ben Jimin bu arada, baby face yerine belki adımı bilmen daha iyi olur" söylediği şey üzerine çarpıkça şekilde gülümsedim.
"Bende Luna, ama sana baby face diye seslenmek hoşuma gitti, o yüzden adın umurumda değil" sesli şekilde güldü.
"Peki öyleyse Luna noona" yüzümü ekşittim.
"Kusucam galiba, noona deme sakın bana" kıkırdayarak beni onayladı ve yanımdan ayrılarak gruplaşan kalabalığın arasına gitti. Bar bayağı gürültülü hale gelmeye başlamıştı o yüzden kafamı bu saçma insanlar şişireceğine sahnede müziğimin gürültüsü ile şişmesini tercih ederdim. Uzaktan Sammy'i görünce elimle gelmesini işaret ettim. Ağır adımlarla yanıma geldi.
"Efendim güzelim?"
"Çocuklar nerede?" Yüzü mutsuz bir ifade alınca şaşınca ona baktım.
"Sorun ne?"
"Min Yoongi solo performans yapmanı istediği için onları göndermiş." Sinirle kahkaha attım ve türkçe olarak küfür ettim. Tam o esnada Fare surat yanıma doğru gelmeye başladı. Bende o sırada Sammy'e gitmesini söyleyerek gönderdim.
"Lens takmaman hoşuma gitti, bundan sonra kullanma" algılamada biraz güçlük çekerek yüzüne baktım.
"Bendeki en doğal olan şeyi beğenmemen de benim hoşuma gitti. Kişisel zevklerine göre haraket etmeyeceğimi bilmen gerekiyor." Evden çıkmadan gözüme takmak zorunda kaldığım siyah numaralı lensleri bir çırpıda gözümden çıkarttım. Yeşil gözlerimden rahatsız olduysa bu gecelik uzağı göremesemde dert etmezdim. Lensleri çıkarttığımda şaşkınca önce ne yaptığıma ardındada gözlerime baktı. Bir şey söylemedi, söyleyemedi.