0.8

129 12 13
                                    

Midem bulanıyordu çünkü orospu çocuğu sayesinde kendimi kötü hissediyordum. Sakince çıktığım barın kapısından kendimi dışarı attığımda bulduğum ilk köşeye midemdekileri çıkartmaya başladım. O kadar çok öğürüyordum ki midemdekiler kavga ederek çıkıyordu resmen.

Öğürmem biraz hafifler gibi olduğunda sırtımda bir elin varlığını hissettim. Kafamı kaldıramadım. Midemdekiler çıkmıştı ama hala öğürüyordum ve çıkan şey artık acı safraydı. Gözlerim kusmamın etkisi ile dolmuştu ama ağlamıyordum, sadece zorlanmıştım.

"Luna iyi misin?" Sonunda sakinlediğimde Hae Chul'un sesini duymuştum. Kafamı sallayarak onu onayladım ve kustuğum yerden uzaklaşarak kendimi yere bıraktım. Ağzımdaki acı tat midemin tekrar bulanmasına neden oluyordu.

"Taksi çağırır mısın? Eve gitmem gerek" Telefonunu alarak hemen arama yaptı ve yaklaşık dört dakika içerisinde taksi geldi.

"Dikkatli git, bişey olursa beni ara" cevap vermeden taksiye bindim o da cevap beklemeden taksi şöförüne öğüt vererek geri çekildi. Cebindeki telefonu çıkartıp Lia'yı aradım. Daha ilk çalışta açmıştı.

"Efendim Luna"

"Lia bu sabah gelemeyeceğim idare eder misin?"

"Tabi ki" beni onayladığında kısaca teşekkür ederek telefonu kapattım ve taksi şöförüne gitmesi gereken yerin adresini verdim.

Aradan geçen on dakikanın sonunda gideceğim yere geldik. Cebimden parayı çıkartıp şöföre uzattım ve para üzerini beklemeden taksiden indim. İçtiğim tüm alkol kusmamla birlikte gitmişti bu yüzden kafam gayet yerinde bir şekilde kendimi zili çalarken buldum. Kapı güvenlik yüzünden biraz geç açıldı. Sanırım kapıyı açmadan önce kimin geldiğine bakıyordu. Sonunda bahçede yürümeye başladığımda karşıdan onun geldiğini gördüm. Benim olduğumu görünce kapıya kadar çıkmıştı.

"Luna iyi misin?" Kafamı salladım ona doğru ilerlerken.

"İçeri gelebilir miyim?"

"Kapım sana her zaman açık, gel geçelim." Yürümeye halim vardı ancak kusmam vücudumu yormuştu. O da bunu fark ederek elini belime atıp beni destekleyerek içeri yönlendirdi.

"Burada otur, sana ne getirmemi istersin?" Ben koltuğa oturttuğunda aceleyle konuştu.

"Bir şey istemiyorum, sadece çok içtim ve kustum." Ne yapacağını bilemez şekilde dikilmiş bana bakıyordu.

"Sadece kustuğun için böyle göründüğünü düşünmüyorum, ama sorun değil. Ben sana bi çorba getireceğim sonra konuşuruz." Reddetmedim, o da zaten cevabımı umursamadan uzaklaştı. Bedenimi yatar pozisyona getirerek kafamın yastık ile buluşmasını sağladım.

Hayatım hep garip geçmişti. Türkiye'de doğmuş ve on yaşına kadar orada yaşamıştım. Sonra annem ve babam ayrılma kararı aldığında kavga edip benim kimle kalacağıma karar verememişlerdi. Sonunda on yaşındaki bir çocuktan beklenmeyecek bir şekilde babamla Kore'ye gelmek istemiştim. Sebebim belliydi. Türkiye'de dışlanıyordum. Yeşil gözlü ve asyalı bir kızdım. Kimse benimle arkadaşlık etmek istemiyordu. Kore'de işler farklı olur, arkadaşım olur sanmıştım ama Kore Türkiye'den daha kötüydü. Türkiye'de en azından zorbalık görmemiştim. Ama Kore'de dışlanmayı bile özlemiştim. Kore beni bu kadar umursamaz ve kendini korumaya teşvik etmişti. Liseye başladığımda artık canıma tak etmişti, bu yüzden yarı zamanlı işe girip maaşımla karete dersi almıştım. Babamın umurunda değildim o yüzden ne yaptığımla ya da bana ne yapıldığı ile ilgilenmiyordu. Asla onlar gibi olmayacaktım. Özgüvenim yerine geldiğinde ve umursamazlığım arttığında daha aktif bir öğrenci olmuştum. Bu sesimi keşfeden bir öğretmenim olmasına ve sonrasında idol olabilmem için girdiğim bir şirket ile devam etmişti. Ama bazı şeylerin sonu iyi bitmiyordu, bu da onlardan biriydi. İyi gitmeyen bir şeyin sonucu bugün buradaydım ve hayatımdan memnundum.

Tough | MYGHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin