"Gizlice, en çok korkulan şey hep gerçekleşir sonunda."
Cesare Pavese
Hakan'ın gidişinin ardından geçen saatlerde evin içini büyük bir kasvet sarmıştı. Sanki herkes sonrasında başlarına gelecek fırtınayı biliyormuş gibi sessizliğe bürünmüş, evin farklı köşelerinde oturup kara kara düşünüyorlardı. Herkesin aklından biraz evvel yaşanan kavga geçerken Turna'nın kafasından yalnızca Hakan'ın sözleri geçiyordu. Gerçekten yaşanan her şey onun yüzünden olabilir miydi? Önce Akyel'in sonra da Aylin'in annesiyle arası açılmıştı. Rüya babasını silmişti. Umutsuz, öfkesinden darmadağın olmuştu. Gittiği her yere geçmişinin çamurunu mu bulaştırıyordu yoksa? Ne yapacağını bilmiyordu. Aklıyla kalbi arasındaki incecik çizgide bile kalamamıştı. O çizgi bir halat gibi boynuna dolanmış, onu boğuyordu. Nefesini kesiyordu.
Aklını dinlese aşkını derinlerine gömüp buradan en uzağa gidecek ve Deli Rüzgar'ından olacak; kalbine uysa geç tattığı mutluluğu sonuna kadar yaşayacak ama etrafındaki herkesi bataklığına sürükleyecekti. Yine her halükarda kaybeden o olacaktı. Bir yanda herkes için kendini feda etmek diğer yanda ise bencil davranıp sevdiklerini riske atmak vardı.
Bencil davranabilir miydi? Bir kere yapmıştı bu hatayı. Okumak uğruna her şeyi göze almıştı ama annesinin ölümü göze aldıklarının arasında asla değildi. Bedelini eksikliği yıllarca sürecek bir kayıpla ödemişti. Hala da ödüyordu. Peki aynı riski yine alabilir miydi? Bir kaybı daha taşıyabilir miydi?
Olabilecekleri düşündü kendince. Zihninde canlandı bir bir istemeden. Annesinin öldüğü o sahneyi tekrar yaşadı fakat bu sefer annesinin yerinde Akyel vardı. Bıçak defalarca Akyel'e saplanıyor, ellerine kanı bulaşıyordu. Kucağına düşüyordu bedeni. Nefes alışları yavaşlıyor, kalbinin atışı zayıflıyordu ve en sonunda yaşamı gidiyordu kollarının arasında. Aşkla bakan gözleri donuk ve ruhsuz kalmıştı. Çığlık çığlığa bağırıyordu geri dönsün diye ama dönmüyordu. Yine kendi bencilliğinin bedelini sevdiği ödüyordu. Feryatlar içinde kıvranırken ses duyuyordu. Çok uzaktan gelse de;
"Turna!" diyordu biri. Bedeni sarsılıyordu. Zihninde canlanan kötü görüntüler siliniyordu. Bu sırada ismini haykıran ses giderek yaklaştı. Artık uzakta değil sanki yanı başındaydı. Fark etmeden kapattığı gözlerini araladı. Az önce ölümünü gördüğü gece karası gözler endişeyle bakıyordu ona. Nefes alamıyordu. Yeniden canlı olduğunu, gözlerinin yine aşkla parladığını görse de korkusunu atamıyordu bir türlü. Oturduğu koltuğun önünde diz çökerek ellerini tutan Akyel'e zorlukla;
"Sen de öldün." diye fısıldadı. Tırnaklarını boğazına geçirdi. Aklıyla kalbinin gerdiği görünmez ipi parçalamak ister gibi bastırıyordu iyice. Akyel her ne kadar ellerini tutmak istese de başaramıyordu. Bir anda çığlıklar atıp ağlamaya başladığında yine geçmişin pençesine düştüğünü anlamıştı. Bir tür panik atak geçiriyordu. En sonunda yüzünü iki elinin arasına alıp kendisine bakmasını sağladı.
"Turna, nefes al!"
Nefesini kendi tutmuyordu ki boğazına dolanan ip kesiyordu nefesini.
"Nefesini tutma, Turna! Ağzını aç, hadi. Nefes al!."
Yüzü giderek morarmaya başlamıştı. Vücudu titriyordu nefessizlikten. Umutsuz ve Aylin korkuyla bakıyordu onlara. "Bir şey yap, abi. Ölecek!" diye bağırdı Aylin. Akyel, bu defa Turna'nın ellerini hızla çekip kalbinin üzerine koydu.
"Turna kuşum, ölmedim ben. Yaşıyorum. Bak, kalbim hala senin için atıyor." Turna, elinin altında atan kalbin ritimlerini hissetti. Gerçekliğine inanmak için her bir atımı saydı. O kadar çok atıyordu ki şuan yetişemiyordu bile hızına. Onun kalbi avuçlarının arasında attıkça titremeleri azalmaya başladı. Parmakları kalbinin üzerinden tişörtünü sıktı. "Hadi nefes al. Yanındayım ben, lütfen nefes al!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sen Uyanmadan Önce
Teen Fiction§ @WattpadRomanceTR'nin dram listesinde... ✨ Onu sevdim. Onu dünyada hiçbir varlığı sevmediğim kadar çok sevdim hem de. Ama inkar edemeyeceğim bir gerçek daha vardı ki, çok sevildim. Hayatın beni bağışladığı bir mucizeydi onun tarafından sevilmek. İ...