7.1

11.9K 838 152
                                    

Pazar.
00.12

Tuna: Geldim.

Görüldü.

| Tuna |

Saniyeler sonra kendini koşarak dışarı attığında daha telefonu cebime sokamamıştım. Ayakları o kadar hızlı hareket ediyordu ki yere bastığını bile sanmıyordum. Suratındaki heyecanlı gülümseme bana yaklaştıkça genişledi. Ne zaman gülse kalbimin içinde bir şeyler patlıyordu. Bilmiyordu, ama o güldüğünde bütün duvarlarım çöküyordu.

Elimde olmadan ben de gülümsedim. Son adımlarını zıplayarak tamamlayıp yanıma ulaştığında üzerinde oturduğum bisikleti göstererek "Bisikletle mi gideceğiz?" dedi.

Bacağımı biraz aralayarak ona yer açarken "Böyle bağırarak konuşmaya devam edersen bir yere gidebileceğimizi sanmıyorum." diye güldüm. Dudaklarını birbirine bastırarak gülümsedi. Üzerindeki hırkanın fermuarını çenesine kadar çektikten sonra önüme oturup bacaklarını kaldırdı.

"Böyle rahat edebilecek misin?"

Dudaklarımı şampuan kokan saçlarına bastırıp derin bir nefes aldım. Varlığını hissetmek bile bedenimi uyuşturup yorgunluktan arındırıyordu. Başını hafifçe bana doğru çevirip gözlerimin için baktığında dudaklarımı şakağına kaydırıp "Çok rahatım, merak etme." diye cevap verdim.

Biraz önce heyecanla irileşen gözleri şimdi uyuşmuş gibi bakıyordu. Tekrar öne döndüğünde elleri direksiyonu kavrayan ellerimin üzerine kapandı. Burnumu bir kez daha saçlarına gömüp pedala asıldım.

*

| Altan |

Karanlık sokaklarda yavaş yavaş ilerlerken sessizliği bozan tek şey bisikletin vızıltısıydı. Tuna'nın soluğu bile bu sese karışmıyordu, saç diplerime yayılan sıcak hava ve sırtıma dayadığı gövdesi dışında orada olduğunu belirten hiçbir iz yoktu.

Döndüğü için mutlu olmak istesem de içimdeki huzursuzluktan kurtulamıyordum. Aynı değildi; bahsettiği yorgunluğun izlerini tüm yüzünde, vücudunda görebiliyordum. Artık sahte gülümsemeleri bile yoktu.

Direksiyonu okula giden yola kırdığında "Okula mı gidiyoruz?" diye sordum. Yola çıktığımızdan beri dalgın bir düzenle yaptığı şeyi yaparak başımın üzerine bir öpücük bırakırken "Hayır." diye fısıldadı.

Okulun yanından hızını azaltmadan geçtikten sonra alt sokağa dönüp camları yeşil perdelerle kapatılmış bir kahvehanenin önünde durdu.

"Burası mı?"

Bacağını indirip geçmeme izin verirken başını salladı. Başka sorular sormak istesemde susup sessizce bisikletini cama dayamasını izledim. İşini bitirdiğinde aramızdaki mesafeyi kapatıp elini enseme dayadı. Parmakları oradaki kısa saçları okşarken "Eve gitmediğimde ne yaptığımı merak etmiyor muydun?" diye gülümsedi. Uysal bir şekilde başımı salladım.

"Gel o zaman." derken elini omzuma kaydırıp beni içeri yönlendirdi. Cam kapıyı açtığı anda birbirine çarpan okey taşlarının sesleri kulağımda çınladı. Gözlerim masaları çevreleyen kırk yaş üstü amcaların üzerinde dolaşırken şaşkınlığım elle tutulur kıvama ulaşmıştı.

"Ne yapıyorsun ki burada?"

Hafifçe güldüğünü duyunca yüzüne baktım. Ben içeriyi incelerken o da benim yüzümdeki değişimi izlemişti.

strawberries&cigarettesHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin