4.6

13.8K 978 111
                                    

| Altan |

"Uyudun mu?"

Gözlerimi açmadan homurtuya benzer bir ses çıkardım. Sırtımı dayadığım göğüs sarsılırken, kıkırtısı kulağımı gıdıklıyordu.

Dudaklarını omzuma bastırdığında sıcak nefesinin verdiği hisle biraz daha arkaya sokuldum.

"Babanlar kaç gibi gelir?"

Göz kapaklarımı zar zor aralayıp kolumdaki saate bakarken "Bir iki saat sürer." dedim. Parmaklarını koluma sarıp saati kendi yüzüne yaklaştırdı.

"Gitmem lazım, ama hiç gitmek istemiyorum."

Yüzüne bakabilmek için kollarının arasında kıpırdanınca arka tarafımda hissettiğim ağrıyla irkildim.

"Çok mu kötü?"

Başımı salladım, çok kötü değildi ama iyi olduğunu da söyleyemezdim. Belli ki daha iyi hale getirmek için bir şeyler yapmamız gerekiyordu.

"Ağrı kesici falan ister misin?"

Gülerek alnındaki saçları arkaya tararken "Abartma Tuna." diye söylendim. Parmaklarım başında hareket ettirdiğim an sarı kirpikleri yanağına dokundu.

Kokusu göğsümü yeterince uyuşturmuyormuş gibi bir de gözlerindeki huzurlu ifadeyle savaşıyordum. Kollarını iyice vücuduma dolayıp yüzünü boynuma gömerek derin bir nefes aldı.

Tekrar geri çekildiğinde elini komodinin üzerinde duran kitaba uzatıp arasındaki kalemi aldı. Ne yaptığını anlamak için bir iki saniye bekledim ama yukarı kayıp kalemi yatak başlığına dayayana kadar pek tahmin yürütebildiğim söylenemezdi.

Kalemle tahtayı kazır gibi bastırarak tarih atarken dili dişlerinin arasındaydı. Eserine gülümseyerek bakınca dirseğimin üzerinde doğrulup "Takıntılısın." diye dalga geçtim.

Yandan attığı ters bakışa rağmen gülmeye devam ettiğimde tekrar tahtaya eğildi. Yatakta iyice yükselip ellerimi çıplak sırtına bastırarak üstüne çıktım. Bedeni sessiz bir kahkahayla titredi. Eline vurup yazmasına engel olunca aniden doğrulup gövdemi sıkıca sararak elinden uzaklaştırdı.

Omzunun üstünden dip dipe kazınmış baş harflerimize baktım. Dikkatini dağıttığım için benimkinin orta çizgisi yoktu ama yine de güzel görünüyordu.

Telefonum odanın bir yerlerinde çalmaya başladığında başlığa bakmayı bırakıp yataktan çıktım. Arkamda hissettiğim ince sızıya rağmen ortada duran pantolonu hızla alıp cebinden telefonu çıkardım.

Ekranda yazılı olan ismi görünce beklemeden açıp "Apo." diye kekeledim.

"Marketteyiz, bir şey lazım mı?"

Olduğum yerde sıçrayarak yatakta çıplak bir şekilde uzanmış beni izleyen Tuna'ya baktım. Uyuşuk bakışları yüzümdeki değişimi fark ettiğinde doğrulup oturdu.

"Hangi markettesiniz?"

Sesimdeki korkuyu gizlemeye bile uğraşmamıştım zira bunu düşünecek halim yoktu.

"Var ya lan sizin evin yüz metre ilerisinde bir tane."

Eğilip hızla halıdan Tuna'nın giysilerini toplamaya başladım. Eğer bir an önce çıkmazsa sıçtığımızın resmiydi.

"Sakızın var mı?"

Apo'nun hala orda olduğunu fark ederek nefes nefese durdum. Panikten beynim durmuştu. Tuna ayağa kalkıp elimdeki kıyafetlerini alırken ne olduğunu anlamaya çalışarak dikkatle yüzüme bakıyordu.

"Var. Tuvaletteyim kanka gelince konuşuruz."

Telefonu kapattıktan sonra hızla eğilip yerdeki boxerını aldım ve kucağındaki kıyafet yığınına ekledim.

"Apolar yoldaymış. Beş dakikan var, hemen gitmen lazım."

Tepki vermeden başını sallayıp kıyafetlerini yatağa bırakıp giyinmeye başladığını görünce ona uyum sağlayarak boxerımı üzerime geçirdim. Okul üniformamı koltuğun üzerine atıp dolaptan tişört ve eşofman alırken yerdeki kullanılmamış prezervatif yığınını ayağımla yatağın altına ittim.

Tuna o sırada giyinmiş sessizce beni bekliyordu. Panikle geçen birkaç dakikanın ardından gözleriyle buluştuğumda hareket etmeyi bırakıp boş boş yüzüne baktım.

"Sonra konuşuruz." derken ona doğru adımladım. Başını yavaşça sallayıp kollarını araya girmem için açtı. İstediğim tek şey sıcaklığıyla uykuya dalmakken kollarımı gövdesine sarıp fazla beklemeden geri çekildim.

Odanın kapısına yöneldiğimde peşimden geldi. Hızla attığımız her adım birbirine uyumluydu. Aşağı indiğimizde köşedeki çantasını alıp ceketini giymesini bekledim. Darmadağınık saçlarını düzeltmeye bile gerek duymadan gülerek bana doğru eğildi. Dudaklarının baskısını benimkilerin üstünde hissedince istemsizce gülümseyip karşılık verdim.

O sırada çalan zille ikimiz de olduğumuz yerde sıçradık. Panikle birbirimize baktığımız iki saniyenin sonunda "Bahçe kapısı." diye fısıldadım. Başını sallayıp yerdeki ayakkabılarını aldıktan Sonra mutfaktan bahçeye açılan cam kapıya doğru yürüdü. O dışarı çıktığı anda çelik kapıyı açıp Apo ve Melihle yüz yüze geldim.

Omuzlarının üzerinden Tuna'nın bahçe kapısından çıktığını duyabiliyordum. Dışarı çıktığı an gözleri benimkilerle buluştu. Abartılı bir gülümsemeyle el sallayıp öpücük attığı sırada Coco'nun havlaması duyuldu. Tuna ani bir hamleyle bahçe duvarının arkasına koşarken boğazıma yumruk yemiş gibi kaskatı dikiliyordum.

Boş bahçeyi turlayan gözler tekrar yüzüme dönerken Apo'nun "Ne oldu lan?" diyen sesini duydum.

Kapıyı iyice açarken geçmeleri için geri çekildim. Ucundan döndüğümüz cehennem hafife alınacak türden değildi ve bunun düşündükçe üzerimdeki baskısı artıyordu.

Boğazımı temizleyip kuru bir sesle "Yok bir şey ya Coco sokak köpekleriyle dalaşıyor sandım." diye geçiştirdim. Şüpheli bakışları kısa bir an yüzümde gezindi. Ardından içeri geçip ellerindeki poşetlerle mutfağa yürüdüler.

Kalbim ağzımda peşlerine düştüm.

_______

YAŞITLARIM: EVLENEM, İŞ BULAM, ÇOCUK YAPAM, EVİME BAKAM

BEN: SMUT YAZAM, YATAM, ÇİŞİMİ YAPAM, DİZİ İZLEYEM, Bİ BÖLÜM DAHA YAZAM, YİNE YATAM

strawberries&cigarettesHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin