7.5

11.1K 826 132
                                    

| Altan |

aynı gece, devamı.

Uzun bir süre birbirimize kenetlenmiş şekilde soluklarımızın normale dönmesini bekledik. Yüzünü boyun girintime gizlediği için ne hissettiğini anlamak zordu. Her gidişi aynı şekilde sonuçlanıyordu. Her seferinde ona kendi ruhunu hatırlatmak zorunda kalıyordum.
En kötüsü de bulunduğumuz durumda bile duygularının istediğim yönde değiştiğinden emin olamıyordum.

Sonunda ağır nefeslerle geri çekildiğinde kendisini sırt üstü yatağın diğer tarafına attı. Dalgın bakışlarını karanlığa diktiğinde elleri iki yanında amaçsızca uzanıyordu. Bütün kelimelerim tükenmişti, artık fikrini değiştirmek için ne söyleyebileceğimi bilmiyordum. Bu yüzden, hiçbir şey söylemeden yanında uzanmaya devam ettim.

"Babanlar kaçta gelecekler?"

Sohbetin gittiği yönü bildiğim için uzatmadan "Bu gece gelmeyecekler," Diyerek ayağa kalktım. "Ama gitmek istiyorsan gidebilirsin. Bahaneye ihtiyacın yok."

Üzerimdeki lekeli tişörtü çıkarıp kirli sepetine attıktan sonra ona bakmadan karanlık odanın zeminindeki kıyafetleri topladım. Gözlerini üzerimde hissedebiliyordum, ama karşılık vermek için enerjim kalmamıştı. Gözlerinin içine bakıp aramızdaki mesafeyi aşamamak canımı yakıyordu.

Ona bakmasam da, göz ucuyla ayağa kalkıp benim kalıntılarımla kirlenmiş kazağı boynundan sıyırdığını görebiliyordum. Tamamen çıplak kaldığında hala üzerinde olan kondomu çıkarıp çöpe attı. Odanın içinde kendi halinde dolaşıp duran bir ruh gibiydi. Dolaptan kendim için temiz kıyafet çıkarırken gideceğinden emin olarak ona da kazak çıkardım.

"Bunu giyebilirsin." Kazağı dağınık yatağa bıraktıktan sonra yüzüne bakmadan banyoya doğru yürüdüm.

"Ben duşa giriyorum. Masanın üzerinde ıslak mendil var, istiyorsan kullan. Beni beklemek zorunda da değilsin, gidebilirsin."

Gideceğini biliyordum, buraya geliş amacı farklıydı; kısa bir an yoldan çıkmış olmamız varacağı noktayı değiştirmiyordu. Sadece biraz yolu uzatmıştık.

Banyoya girip kapıyı kapattıktan sonra sağlam duruşumun tuzla buz olduğunu hissederek bomboş duvara baktım. Ağlamak istemiyordum, ama kalbimdeki ağrıyla başka ne yapacağımı da bilmiyordum.

Suyu açıp ısınmasını beklemeden kendimi altına attım. Bazı şeyler ne kadar çabalasan da düzelmiyordu, değişmiyordu. Yüzümü ellerime gömüp dışarı taşmak isteyen hıçkırıkları dudaklarımla boğarken vücudum soğuk suyun etkisiyle titriyordu.

Kabinin diğer tarafında banyonun kapısının açıldığını duydum. Ama ensemde hissettiğim sıcak dudaklar soğuğun önüne bariyer gibi gerildiğinde bile yüzümü ellerimin arasından çıkarmadım.

Kollarını vücuduma sarıp yüzünü enseme yaslarken "Özür dilerim." diye fısıldadı. Artık özürler yetmiyordu. Artık hiçbir şey yetmiyordu.

Yüzümü gizleyip dikilerek geçirdiğim her saniyede kolları biraz daha sıkılaştı. Dudakları ensemde "Özür dilerim." diye kıpırdanıp dururken sesi çatladı. Kafasının içinde nelerin döndüğünü bilmiyordum, asla yeterince görmeme izin vermiyordu. Tek bildiğim oradaki sesleri bastıramadığıydı ve içimden bir ses her geçen gün direnmeyi biraz daha bıraktığını söylüyordu.

Su ısınıp buz kesen vücutlarımızı usulca ısıtmaya başladığında omuzlarımı kavrayıp vücudumu kendisine çevirdi. Kaçmaktan vazgeçip ellerimi indirerek yüzüne baktım. Öfke gözlerimi perdelemiyorken suratındaki izler daha kötü görünüyordu. Kaşındaki açık yara yüzünden göz kapağı hafifçe şişmişti. Ama en kötü izler vücudundaydı. İyileşmek üzere olan çürükler yerini yeni morluklara bırakmıştı. Gözlerim aşağı kaymaya devam ederken çenemi tutup başımı kaldırdı. Nasıl dehşet dolu bir ifadeyle yüzüne baktığımı ancak o zaman farkettim. Görmemi istemediği şeyle yüzleşmek için elinden kurtulup bacaklarına baktım. Üst bacaklarını kaplayan jilet izlerini gördüğümde vücudumdaki tüm kan çekilerek suya karıştı. Bütün uzuvlarım buz kesmişti, hiçbir şey hissedemiyordum ve o kabuk tutmuş kesiklerden başka hiçbir şeye bakamıyordum.

"Altan."

Sesleri duyuyordum ama tepki verebilecek kadar kafam çalışmıyordu. Omuzlarımı tutup sarstığında bile şokla açılmış gözlerimi yüzüne çevirmekten başka bir şey yapamadım.

Ben yaptım, derken doğru söylemişti. Hiçbir şey hissetmiyorum, derken doğru söylemişti.

Kanı aktığında, vücudunu morartacak darbeler aldığında bile hiçbir şey hissetmiyordu. Onu kurtarabilecek kadar güçlü olmadığım gerçeği tokat gibi suratımda patlamıştı ve ağzım kan dolana kadar o tokadın gelişini farketmemiştim.

_____
her hüzünde durma bak yüzüme
kimse yok mu dokunsun özüne
gözlerinde o bağla
ağla ağla hep ağla

strawberries&cigarettesHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin